“Û min got erê”: Ulysses Kürtçede

Kawa Nemir ayaklı bir Kürtçe sözlük gibidir. Yeni bir kelime veya deyim duyar duymaz kaydını düşer ve katiyen unutmaz. Bu kolektif hafızayı yıllardır kâğıda döken ve dünya edebiyatından pek çok klasiği Kürtçeye kazandıran Kawa’nın önünde yeni bir eşik vardır: Okuması en zor romanlardan biri kabul edilen James Joyce’un Ulysses’ini Kürtçeye çevirmek. Yıllarca bu romanın şifreleri üzerine kafa yoran Kawa, Türkiye’deki siyasi koşullar yüzünden Amsterdam’a taşınır ve bir edebiyat bursu ile Anne Frank’ın günlüğünü yazmaya başladığı eve yerleşir. Tıpkı sürgündeki Joyce gibi, Kawa da anadilinin konuşulduğu topraklara uzaklardan bakmaktadır artık. Peki, Kürtçe Ulysses ne zaman yayımlanacaktır?

Ulysses Çevirmek (2023) belgeseli, Kürtçe çevirileriyle tanınan Kawa Nemir’in neredeyse on yıla yayılan bir çeviri yolculuğunu kayda alıyor. Ulysses‘i Kürtçeye kazandıran Nemir’in İstanbul-Diyarbakır-Mardin-Amsterdam köşegeninde geçen sürgün yıllarının yanı sıra anadiliyle ilişkisini izleyicilerle paylaşıyor. Çevirinin ve çevirmenin hikayesine ilişkin merak ettiklerimizi belgeselin yönetmenleri Aylin Kuryel ve Fırat Yücel’e sorduk. Türkiye prömiyerini 16. Documentarist Belgesel Günleri’nde “Bir Aradalık” seçkisinde yapan belgesel, 13 Ekim’de Amsterdam’da ve 4 Kasım’da Zürih’te gösterilecek. Aralık ayında da İzmir, Diyarbakır ve Van’da gösterimleri gerçekleştirilecek.


Kawa Nemir’in modern klasikleri Kürtçe’ye daha önce çevirmişliği var, ancak ilk defa Ulysses gibi oylumlu bir çabaya girişmesi ne zamana tarihleniyor? Bundan nasıl haberdar oldunuz?

Kawa, Ulysses çevirisine 2012’de, kendi ifadesiyle 16 Haziran’da, yani adını romanın kahramanı Leopold Bloom’dan alan Bloomsday’de (Ulysses’in basılışını kutlama gününde) başlamış. Biz onunla 2018’de Amsterdam’da tanıştık. İlk olarak Aylin bir edebiyat festivalinde tanıştı, ardından da birlikte, bugün sürgün edilmiş yazarları ağırlayan, Anne Frank’ın ailesinin bir zamanlar yaşamış olduğu, 40’lardan kalma, renove edilmiş evinde kalırken onu ziyaret etmeye başladık. Yani esasında filmde Anne Frank’ın evinin balkonunda yapılan uzun muhabbetler, aslında bizim Kawa’yla tanıştığımız, ondan kendi üretimini öğrendiğimiz zamanı da imliyor. Yani 2012’de başlıyor ama bir yandan da bundan önce yaptığı tüm çevirilerin bir anlamda günün birinde Ulysses’i çevirmek için yaptığı hazırlıklar olduğunu söylüyor Kawa.

Filmde de tanık olduğumuz üzere Ulysses’in Kürtçedeki macerası konjonktürdeki dalgalanmalar, devrim ve karşı-devrim çabalarıyla dağlanmış. Bunu aktarırken izlediğiniz yöntemi biraz açmanızı istesem?

Bizim için filmin, çeviri sürecinin içine sızan Türkiye siyaseti üzerine de söz sarf etmesi önemliydi. Çünkü HDP belediyelerine atanmış kayyumlara değinmeden Kürt edebiyatına dair bir film yapamazsınız. Ya da belki küçük bir parçasıyla ilgili yapabilir, kendinizi sansürden de korursunuz ama Kürtçe Ulysses gibi 10 yıla yayılan bir süreci yansıtmak istiyorsanız örneğin kayyumlardan bahsetmemek mümkün değil. Biz bunu yapmanın organik bir yolunu aradık, bulmamız da zor olmadı çünkü kültür alanında neyin ucunu tutarsanız tutun ucu bir şekilde siyasi irade gaspına bağlanıyor. 2019’da Kawa’nın çevirisini yaptığı Tosca operası Amsterdam’da galasını yapacaktı. Amed Şehir Tiyatrosu, Hollanda’daki Theatre RAST ile birlikte Diyarbakır’da provalara başlamıştı. Oldukça zor bir iş. Düşünsenize, tarihin ilk Kürtçe operası bu, oyuncu kadrosunun dil, dramaturji, melodi, telaffuz vs. üzerine çalışması gerekiyor ve yeterince prova yapılamıyor kayyumlar yüzünden. Belediyeye kayyum atanınca mekanlara da el koyuyor, provaları apar topar önce İstanbul’a, ardından da Rotterdam’a alıyorlar. Ve doğru düzgün çalışma fırsatı bulamamış oyunculara Kawa son dakikalarda Kürtçe telaffuz çalıştırmaya devam ediyor! Yani mesela, Tosca’daki Kürtçe kelimelerinin ağızdan çıkış hali bile, telaffuzu bile kayyumla ilişkili. Biz bu konuyu bu şekilde ele almanın filmin temel estetik ve ideolojik tavrıyla uyumlu olduğunu düşündük, çünkü temel anlamda dil mücadelesi üzerine bir film bu ve kelimelerin telaffuzu bu bakımdan çok önemli. Yani kısaca, kelimelerin nasıl telaffuz edildiği politik bir meseledir. Bunu vermeye çalıştık. Bir yandan da Kawa’nın şu an için ayak bastığı Hollanda bağlamından, buranın siyasetinden, örneğin göçmenlik deneyiminden, konut krizinden bahsetmeden olmaz diye hissettiğimiz yerlerde oralara da saptık.

Nemir, Hamlet’e referansla “öç almaktan” bahsediyor. Anadiline ait sesleri kurtarmak için, babanın hayaletinin buyruğunu dinlemesine tekabül eden kırılma sizce nedir?

Shakespeare ve Joyce, babanın hayaleti mevzusuyla ilgili bolca yazmışlar. Joyce’un Ulysses’inde, reklam simsarı Leopold Bloom’un yazar Stephen Dedalus için bir tür baba figürü olmasıyla ilgili önemli bir damar var. Bu kan bağıyla değil de seçilmiş bir baba-oğul ilişkisi ve Hamlet’ten de bolca besleniyor. Bu iki yazar, Shakespeare ve Joyce, Kawa’nın dünya edebiyatındaki temel ilham kaynakları, bir de Yeats var tabii. Dolayısıyla Kawa’daki devlet baba’ya isyan (ki bu bir nevi öç hikayesi) birincisi tabii ki çocukluk deneyimlerine dayanıyor, örneğin 23 Nisan’da yaşadığı baskıya (bunu filmdeki 23 Nisan sekansıyla vermeye çalıştık) ya da Kürt olduğunu fark edip ailesinden annesi dışında kimsenin Kürtçe konuşmadığı gerçeğiyle yüzleşmesine ve bunu kaldıramamasına. İkinci olarak da daha edebi bir yerden, dünya edebiyatına ve kanonlarına ilgisi de bu isyanı canlı tutuyor. Bize göre Joyce’a olan ilgisi de buradan geliyor mesela. Joyce’un bir yandan İngiliz sömürgeciliği karşıtı tutumu, bir yandan da İrlanda milliyetçiliğinin sıkı bir eleştirmeni olması Kawa’ya ilham veriyor. Yani Joyce aslında Kawa için seçilmiş bir baba figürü diyebiliriz kısacası, Ulysses’e de bağlamak gerekirse.

Fırat Yücel ve Aylin Kuryel, Dublin Bloomsday Film Festivali’nde.

Filmde Vivaldi’nin Dört Mevsim’inden Kürtçe operaya, 12 ton bestelere şimdiye dek Kürdistanî kültüre atfedilmeyen bir mıntıkadan sesler de geliyor kulağımıza. Kürt kültüründeki bu akarsu değişikliğini filme aksettirmek nasıl bir duygu?

Kawa, Kürdî kaynakların yanı sıra, klasik Batı müziğinden ve Batı kanonundan da bolca etkilenmiş bir yazar. Biz de müzik tercihlerimizi buna göre yaptık, Kawa’yı pusula belirledik. Sadece klasik eserler de değil bu arada, Kawa’nın çok sevdiği Edith Piaf da var filmde, Hollanda folk şarkıcısı Tante Leen de. Bir sahnede, Kawa pandemi sırasında sosyal medyadan Ulysses çevirisinin bittiğini ilan ederken de mesela Beatles’ın “Hello, Goodbye”ının arkadan işitildiğini fark edebilirsiniz. Bunları filme dahil etmemek, Kawa’nın esin kaynaklarını tam vermemek olurdu. Filmin eklektik tavrıyla da iyi örtüştüğünü düşündük. Ulysses gibi eklektik, gününün popüler kültürü, sokak dili, entelektüel ve politik tartışmalarını aralarında bir hiyerarşi kurmadan bünyesinde barındıran bir gündelik hayat ansiklopedisinin konu edinildiği bir film de, tıpkı romanın kendisi gibi tutarlılık peşinde olmayabilir diye düşündük.

Mardin, Diyarbakır, Amsterdam ve İstanbul köşegeninde geçen belgeselde, Nemir’in de kendi sürgünlüğüne adapte olmasına şahit oluyoruz. Bu minvalde bir “gezginlik alıştırması” yapıldığını bile söylemek mümkün, belki de. Anne Frank’ın bahçesinden kopup gelen at kestanesinden Bitlis cevizine, Kawa’nın öyküsüyle sizin öykünüzün örtüştüğü yerler nerelerdir?

Kawa’nın şehirler ve ülkeler arası dolaştırdığı kitapları, sözlükleri, defterleri; hepsini yanında taşıyamadığı için şehirlere, ülkelere bölünmüş kitaplıkları… Bir yerden bir yere taşınmaktansa birkaç parçaya bölünmek gibi bu. Direnişin mekanla sınırlı olmadığı ve birçok formunun olduğu fikri ayakta kalmaya yardımcı oluyor. Kawa’nın içinde olduğu bu akışın bir yerinden dahil olduk biz de ve Kawa’nın kaldığı Anne Frank’ın evinde bitmeye yakın olan bir çeviriye, biz oraya her gittiğimizde genişlediğini gördüğümüz Joyce koleksiyonuna çevirdik kamerayı. Süregiden bir direnişin içinde olma hissiyatında buluştuk herhalde en çok da.

Joyce İrlandalı, ancak İngilizce yazıyor. Bu minvalde Joyce’un Kürtçe konuşması Ulysses alemine ne katmış olabilir? Nevzat Erkmen’in tabiriyle “Ulyssesçe”nin Kürtçe bir kılavuzla rotası nasıl değişir, değişir mi?

Joyce evet İngilizce yazıyor ama sömürgecisinin dilini deforme ederek, paramparça ederek, yani dilin kendisini politikleştirerek yazıyor. Joyce’un, bunca yasak, şiddet ve asimilasyonun ardından, yüzyıllık bir baskı sürecinin ardından, her şeye rağmen çıkıp da Kürtçe konuşmaya başlamasının kendisi başlı başına, dilin direngenliğine dair bir şeyler söylüyor olsa gerek. Üstelik tüm bunlar Ulysses’in basılışının 100. yılında oluyor, o çeviri şimdi raflarda. Ulysses âlemi, bu -kendileri için- beklenmedik politizasyondan bolca etkilenecektir, Dublin yolculuğumuzdan biliyoruz ki etkilenmeye de başladı. Joyce’un eserlerindeki anti-sömürgeci ve hatta yer yer feminist ve post-hümanist boyutların keşfedilmesinin tarihi zaten çok eskiye dayanmıyor. Yeni yeni, son 20 yılda açılan bir kanal bu ve Kürtçe Ulysses’in buraya taşıyacak çok suyu var. Sözlüğe gelince. Kawa çevirinin yanı sıra bir Kürtçe Ulysses sözlüğü yazmaya başladığını söylemişti. Ama araya şimdi Finnegan’s Wake çevirisi girdi. Dolayısıyla basabilir mi bilmiyoruz ama basarsa özellikle de Kürtçenin tarihsel derinliğini idrak etmeye büyük faydası olacağı kesin.

Gelecekte veya köklerini aradığımızda muhtemel geçmişte, Kürdistanî bir avangard’dan bahsetmek mümkün olacak mı? Buna Kürtçe Ulysses’in katkısı ne olurdu?

Buna yanıt verecek olan biz değiliz, sadece izlenimlerimizi aktarabiliriz. Bu dalganın ilk rüzgarları zaten “Amed Rönesansı” olarak tabir edilen 2000’ler başında hissedilmeye başlandı herhalde. Kürt güncel sanatı ve edebiyatında. Savaş süreci tabii ki büyük bir yarık oluşturdu ama bu süreçte dünyanın farklı coğrafyalarına giden Kürt sanatçılar, tıpkı Joyce’un kendisi gibi kozmopolit bir kimlik kuşanarak türlü formlarda üretim yapıyorlar. Öte yandan Kürtçe dili, Kawa’nın filmde dediği gibi ulus devlet nizamıyla tektipleştirilmediği için kendi başına avangard olarak da -hem öncü anlamıyla hem de yenilikçi, gelenek yıkıcı anlamıyla- görülebilir. Ulysses’in Kürtçe çevirisinin basılması esasında biraz da buna işaret ediyor.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
Total
0
Share

vesaire sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et