Yardımlaşmanın ve dayanışmanın ötesine geçebilmeliyiz

Yaşadığımız sıradan bir deyişle “felaket”. Ancak, felaket sözcüğü yaşadıklarımızı anlatmak için epey eksik kalıyor. Çünkü yaşadıklarımız, uzun bir geçmişi de kapsıyor. Uzun bir geçmişi kapsamaması düşünülemez, çünkü yaşadıklarımız yalnızca depremin etkilerinden ibaret değil. Yaşadıklarımız, geçmişin bugüne etkilerini de içeriyor. 2018’de çıkarılan imar affının da ötesine işaret ediyor.

Yaşadıklarımız, yoksulluğu, kirlenmiş siyaseti, plansızlığı, kader söylemlerini ve başkaca felaketleri (bana kalırsa aynı anlama gelmek üzere cinayetleri) ve vergilerin usulsüz harcanması gibi pek çok başka başlığı da içeriyor. Daha açıkça ifade etmek gerekirse, son iki haftada yaşananlar, geçmişte yaşananların etkisiyle biçimleniyor ve birlikte “yaşadıklarımız” oluyor.

Kamu kurumlarının deprem sonrasındaki koordinasyon eksikliği ve çaresizliği, geçmişte o kurumların işlevsizleştirilmesiyle ilişkili. Göçmen karşıtlığının sosyal medyada hızlıca dolaşıma sokulması ve bir şekliyle belirli çevrelerde karşılık bulması, geçmişte ırkçılığa karşı duruşun yetersizliğiyle ilişkili. Kader söyleminin yeniden gündeme gelmesi, kader söylemine sığınanların her defasında aynı söylemden nemalanabildiklerini  bilmeleriyle ilişkili. Sahte haberlerin, bilgi kirliliğinin ve algı değiştirme çabalarının gündemi meşgul etmesi, doğrudan dezenformasyon yasası ile ilişkili.

Bugün yapacağımız her hata, atacağımız her eksik adım ve söylemekten çekineceğimiz her bir söz, yarın yaşayacaklarımızla ilişki kuracak. Yarın, doğal ya da yapay olarak bir başka “felaket” gündeme gelebilir ve yine gündeme gelen şeyi anlatmak için “felaket” sözcüğü eksik kalabilir. Dolayısıyla, deprem sonrasında gördüğümüz ve gerçekten içimizi ısıtan yardımlaşma ve dayanışma görüntülerinin ötesine geçebilmemiz gerekiyor.

Yardımlaşmak ve dayanışmak yalnızca “zor zamanlar” için değil, gelecek zor zamanların engellenmesi için her an gerekli. Yardımlaşmayı ve dayanışmayı kesintisiz olabilecek biçimde inşa etmek, bir adım öteye geçebilmek anlamına geliyor. Bir adım öteye geçebilmek için meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin ve yarını inşa edebilecek tüm örgütlü yapıların sorumlulukları var, aynı zamanda her birimizin bireysel sorumlulukları da var. Bireysel eylemlerimizin ve sorumluluklarımızın kolektif birlikteliklerimizle olan kesişimini artırmalıyız. Yaşamımızda üstüne bastığımız her noktanın bu inşa sürecine eklemlenmesini sağlamalıyız. Bununla da yetinmemeli, bu noktalar arasında derin, anlamlı ve sürekli ilişkiler kurabilmeliyiz.

Kurduğumuz anlamlı ve derin ilişkilerin devamlılığını sağlayabilmenin iki boyutu olduğunun altını çizmek gerekiyor. Birincisi, bu ilişkilerin gündelik hayatta karşılık bulduğu oranda anlam kazanacağı boyut. Kurduğumuz ilişkilerin yaşamlarımıza yansımaları, o ilişkilerin derinleşmesini ve “etkili” formlara bürünmesini sağlamakla kalmayacak, devamlılığı bağlamına da önemli etkilerde bulunacak. İkincisi, bu ilişkileri olabildiğince gençliğin içinde derinleştirme boyutu. Yeni gelen her kuşağın kendi özgün katkılarıyla bu anlamlı ilişkilere bağlanmasını sağlamak, hem onların enerjilerini işlevsel niteliğe büründürmek hem de yeni ve özgün anlamlarla yeni çeşitlenmelere kapı(lar) aralayabilmek için önemli. Bu iki boyutu birbirinden ayırmak bir yanılgıya düşmek anlamına gelebilir, bahsi geçen iki boyutu birbirine bağımlı olarak düşünmeliyiz.

Tüm bu yazılanlar için, bir depremzedenin Ümit Özdağ’a gösterdiği ve yarıda kesilen tepki yol gösterici olabilir: “Kendi içimizde, Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Suriyeli… Bu lafları duymaktan bıktık, duymak istemiyoruz. Lütfen eldivenlerinizi takın, çöp toplayın!”

Her birimiz eldivenlerimizi takmalı, geçmişin tortularını bir kenara bırakarak başka bir dünya için sıkı biçimde çalışmalıyız.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
daha fazla

Yazıya her zaman güvenin

İleride birileri bana falanca video, üç boyutlu baskı, oyunlar veya dinamik multimedya sistemleri hakkında fikrimi sorarsa, ne düşündüğüme…
daha fazla

12 Eylül 1980’de ne oldu?

Tam 43 yıl önce, bütün fiziki ve manevi evreniyle günümüzde yaşamayı sürdüren 12 Eylül darbesi gerçekleştirildi. Şili, Arjantin,…
Total
0
Share