Utanmak yetmez

Üzerinden vakit geçti diye unutmayalım. Özgecan Aslan’ı öldürdüler. Hangi saatte nerede olduğunun, üzerine ne giydiğinin, yüzüne ne sürdüğünün, nasıl konuştuğunun, nereye baktığının hiçbir önemi yok. Bir tecavüz girişimine direndiği için Özgecan Aslan’ı gözlerini kırpmadan katlettiler.

Kifayetsiz kanaat önderleri “pembe otobüs” önerisiyle, kravatlı muktedirler de “idam” tartışmasıyla daha Özgecan’ın cenazesi toprağa verilmeden vahşetin üzerini örtmeye çalıştılar. Olmadı, kadınlar mahallesinde öfke ve cesaret hızla yayıldı. Ülkenin dört yanında erkek şiddetine isyan ettiler. Meydanları ele geçirdiler, kendilerine biçilen kadere razı olmayacaklarını anlattılar. Twitter’da açılan #sendeanlat etiketiyle yalnızca kadın oldukları için uğradıkları tacizleri paylaştılar, gündelik hayatlarındaki erkek müdahalesini hatırlattılar. Erkeklere yönelik #utanıyorum etiketinde ise kayda değer bir şey yoktu. Zaten sadece utanmak da yetmeyecekti.

Cinsel saldırı suçlarının son yıllarda bariz şekilde artmasında, mevcut iktidarın cinsiyetçi muhafazakâr propagandayla oynadığı rol şimdilik kenarda dursun. Tecavüzün münferit olmadığını, bilakis politik ve sistematik olduğunu biliyoruz. Mesele Fatiha okumakla, örtünmekle filan çözülmeyecek, yutmuyoruz.

Tecavüzün cehaletle veya bastırılmış arzularla ilgisi yok. Profesör olmuş erkekler de tecavüz eder, bedensel haz için mastürbasyon ziyadesiyle yeterlidir. Tecavüzü “eğitimsizlik” veya “abazanlık” ile açıklamak ancak erkek şiddetini yeniden meşrulaştırmaya yarayabilir. Tecavüz, esasen iktidar arayışından ibaret bir eylem: Erkek, ataerkil toplumsal düzenin bir sonucu olarak kendisine vehmettiği sembolik iktidarı yetersiz bulduğunda veya bu iktidara yönelik bir tehdit gördüğünde tecavüz eder. Kendisi gibi olmayana, sözünü geçiremediğine, iktidarını kabul ettiremediğine diz çöktürmekten başka derdi yoktur. Bu yüzden insanlık suçu işleyen tecavüzcü için çocuk, kadın, erkek, trans birey fark etmez. Tecavüzün bin türlü yolu var, tacizin de hiç hafife alınır yanı yok. Nereden bakarsanız bakın; mesele, erkek meselesi.

Kendimizi hiç kandırmayalım. Erkekler, mağduru olmadıkları bir derdin özneleri olamazlar. İliklerimize kadar utansak, bütün günahlarımızı bir bir saysak yine yetmez. Taciz veya tecavüz etmediğimiz için alkışlanmayı bekleyemeyiz. Önce, erkeklere doğar doğmaz altın tepside sunulan imtiyazdan vazgeçelim, gerisi gelir. Susalım ve yüzleşelim.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
daha fazla

Yazıya her zaman güvenin

İleride birileri bana falanca video, üç boyutlu baskı, oyunlar veya dinamik multimedya sistemleri hakkında fikrimi sorarsa, ne düşündüğüme…
daha fazla

12 Eylül 1980’de ne oldu?

Tam 43 yıl önce, bütün fiziki ve manevi evreniyle günümüzde yaşamayı sürdüren 12 Eylül darbesi gerçekleştirildi. Şili, Arjantin,…
Total
0
Share