Ulaşılamayan sağlık emekçisi

Ben bir psikoloğum. Psikoloji Bölümü mezunu olarak kapitalist çemberin bazen içine sıkışan, bazen dışında kalan bir psikoloğum. Şiddet gören danışana, şiddet gördüğüne dair geribildirimde bulunmaktan çekinmeyen, boş sandalyedeki[i] faille hesaplaşma yöntemlerini izleyen bir psikoloğum.

Neoliberalizmin “iyi hissetme ihtiyacı” ile tanımladığı motivasyon konuşmalarını yapmayan, “affetme koçluğu” yapıp mağdur olanın sadık bir köle olmasını sağlamaya çalışmayan bir psikoloğum.

Birey olduğu sık sık unutulan çocuğu “makul bir evlat’’ haline getirmeye çalışmayan, çocuğun babasına itaat etmesi için değil babasına ‘‘bana şiddet uyguluyorsun’’ diyebilme cesaretini gösterebilmesi için çalışan bir psikoloğum.

Çalışanların patronlarına karşı öfkesini dizginleyen değil, dışavurum çalışmaları yapan bir psikoloğum. “Sevgilim bana histerik diyor, tedavi olmaya geldim’’ diyen kadınlarla karşılaşıyorum. Ben her yıl 8 Mart’ta alanda yerini alan, “histerik değiliz, öfkeliyiz’’ pankartı taşıyan bir psikoloğum. “Param olsa psikoloğa giderim’’ diyen herkese, işçiye, işsize, öğrenciye, emekliye, kadına, LGBTİ+’ya kapısını açık tutmaya çalışan fakat ulaşılamayan bir psikoloğum.

Amerikan etiği çerçevesinin dışında kalmaktan ve dışlanmaktan korkmayan bir psikoloğum (değerli öğretmenim ve yoldaşım Özgen Altınay’ın katkılarını teslim etmem gerek).

Engeller ve ulaşım yolları

Örneğin, Buca’da yaşayan ve üç çocuk annesi bir ev hanımı düşünelim. Akşam pırıl pırıl evde, mis gibi yemeklerle dolu hazır sofra bekleyen (yoksa döven) kocasına sesini çıkaramayan bu kadın bana ulaşabilir mi? Buca’dan Alsancak’a geliş bir saat. Hazırlanıp evden çıkmak, gidiş-geliş yol süresi, seans süresi toplamda dört saat. Gelebilmesi için üç çocuğu birine bırakmalı, kent yaşamında çoğu zaman bir seçenek değil, seansa gelebilmek için harcadığı sürenin ardından ev işlerini yetiştirmesi imkansız.

Fail koca, fail kocayı koruyan kurumlar, kapitalizmin ve patriarkanın kendisi kadınların bana ulaşmasını engelliyor. Ancak eviçi emeğin ve bakım emeğinin toplumsallaştığı bir düzen bu engelleri kaldırır. Faillerin desteklenmediği bir düzen kadınların psikologlara ulaşmalarını sağlar. Çamaşırhaneler, aşevleri, kreşler sağlar. Fırsat eşitliği sağlar.

Ulaşım yükünden kurtaran online psikolojik destek için kişinin kendine ait bir odasının olması gerekir. Bir avuç zenginin kendine ait adası, kenti, devleti olsun diye çoğunluğun kendine ait bir odası yok.

O halde kendine ait odasında, gelecek korkusuyla, işsizlik gerçeğiyle sınav senesinde adeta bir yarış atına dönüşen öğrenciye bakalım. Onun jokeyi olan anne —çünkü çocuğun bakımı yalnızca annenin görevidir (!), evde öğretmenlik de buna dahildir— çocuğunun test çözmesi gereken saatlerde stresini veya kaygısını görüp onu psikoloğa ulaştırır mı? Adeta “ebeveynin mülkü’’ olan çocuk, ailesi izin vermeden, ailesi psikoloğa gitmesini uygun bulmadan bana ulaşabilir mi? “Bizim zamanımızda psikolog mu vardı, ne gerek var?’’ diyen, ama kendisine ve çevresine verdiği rahatsızlıklar aşikar olan ebeveynin çocuğu ulaşabilir mi? Özel mülkiyetin temelini tartışmak ve değiştirmek ulaşmasını sağlar.

Hepimizin aylık kazancı kiraya, faturalara, market alışverişine güç bela yeterken seans ücretleri sürdürülebilir biçimde karşılanabilir mi? Peki, ya çalışmayan biri? Parası olmayan bana ulaşabilir mi? Bir avuç ayrıcalıklı zengin dışında kim rahatlıkla ulaşabilir? Herkesin üretime katılımı ve servetin adil dağıtımı ihtiyacı olanların bana ulaşmasını sağlar.

Ben ulaşılabilen bir sağlık emekçisi olmak istiyorum. Bugün bunun için mücadele etmekten korkmuyorum. Yarın için arzum, değerli öğretmenim ve yoldaşım İbrahim Eke’nin söylediği gibi, “Mesleğime ihtiyaç olmayacak bir dünya…”


[i] Boş sandalye tekniği, tamamlanmadığı veya gerçekleşmediği için eksik kalan konuşmaları gerçekleştirebilen bir tekniktir. Kişi, boş sandalyede konuşmak istediği bir şeyin oturduğunu hayal ederek konuşmayı başlatır. Bir kişiyi, bir yönünü, bir organını, her şeyi boş sandalyeye oturtabilir. Kişi, boş sandalyedeki şeyle yer değiştirerek role girebilir, o şeyi konuşturabilir.

Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.

Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
daha fazla

Siyasi polemikten iptal kültürüne

Son yıllarda, özellikle sosyal medyanın hayatımızın öznesi haline gelişiyle “iptal kültürü”, “kensıllamak” ve “woke” kavramları sıkça kullanılır oldu.…
Henry Kissinger ve Vladimir Putin, 2016. Fotoğraf: Alexandra Mudrats, © ITAR-TASS.
daha fazla

Batı’nın Pravda’ları

1970’lerin başında bir Amerikalı ile bir Sovyet hangi toplumun daha özgür olduğunu tartışmaktadır. Amerikalı, birden “Biz en azından…
Total
0
Share