Sony’nin açığa çıkmayan tek sırrı: The Interview

The Interview

Seth Rogen’in Evan Goldberg ile birlikte yönettiği ve James Franco ile birlikte başrolünde oynadığı The Interview, 25 Aralık 2014’te gösterime girecekti. Televizyonda yaptıkları bir programla ünlenen iki gazetecinin, programın hayranı olduğu ortaya çıkan Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile bir röportaj ayarlamaları sonucu CIA tarafından onu öldürmekle görevlendirilmelerini anlatan film, Kuzey Kore hükümetinin tepkisini çekmişti. Ama gösterim tarihinde bir değişiklik planlanmıyordu. Geçtiğimiz hafta dağıtımcı Sony Pictures Entertainment filmin yayınlanmayacağını duyurdu.

Sony için hikâye aslında yaklaşık bir ay önce başladı. Kasım ayının sonlarında, kendilerini “Guardians of Peace” (Barış Gardiyanları) olarak adlandıran bir grup internet korsanı, Sony’ye yönelik bir saldırıya başladı ve çalışanların gizli bilgileriyle yöneticilerin kendi aralarındaki e-postaları dâhil yaklaşık 40 GB’lık veriyi internete sızdırdı. Yapım halindeki filmlerin (örneğin yeni James Bond filmi Spectre) senaryoları, yapılan bütçe kısıntıları, sektör içi dedikodular[1], Brad Pitt, Tom Hanks, Julie Roberts gibi ünlülerin iletişim bilgileri, stüdyonun cinsiyetçi uygulamaları[2] ve telif haklarını koruma amacıyla Google’a karşı açtıkları gizli savaş ile yöneticilerin Angelina Jolie hakkındaki hakaretamiz ifadeleri[3] ve Obama üzerinden yaptıkları ırkçı şakalar[4] açığa çıktı. Sony’nin eski ve şimdiki çalışanlarından oluşan bir grup, bilgilerine[5] sahip çıkılmadığı gerekçesiyle Kaliforniya Bölge Mahkemesi’nde dava açtı.

Seth Rogen ve James Franco, Opie Radio’ya verdikleri röportajda, çalıntı bilgilerin haber değeri taşımadığını ve insanların bunlarla ilgili konuşmalarının doğru olmadığını söylediler. Bunu Prof. Sami Selçuk’un 17 Aralık tapeleri hakkında söyledikleri üzerinden yorumlayabilir ve kanun dışı yollarla ele geçirilmiş bu e-postaların tabii ki herhangi bir yargı kararına konu olamayacağını ve hukukta bir sonuç doğurmayacağını, ama toplumsal hayatta ahlaki sonuçlar doğuracağını, insanların kendi değerlendirmelerini yapacaklarını söyleyebiliriz.

16 Aralık günü korsanlar sızdırdıkları belgelere şöyle bir not eklediler:

“Uyarı

The Interview filminin, galası dâhil, yayınlandığı her yer ve zamanda, dehşetin (terörün) içinde eğlence arayanların nasıl acı bir kadere mahkûm olduklarını çok net bir şekilde göstereceğiz.

Yakında Sony Pictures Entertainment’ın ne kadar berbat bir film yaptığını herkes görecek.

Dünya korkuyla dolacak.

11 Eylül 2001’i hatırlayın.

Bu zamanlarda kendinizi bu yerlerden uzak tutmanızı öneririz.

(Eviniz yakındaysa, ayrılsanız iyi olur).

Önümüzdeki günlerde yaşanacaklara Sony Pictures Entertainment’ın açgözlülüğü neden olmuştur.

Bütün dünya Sony’nin karşısında yer alacak, onu kınayacak.”

Bu tehdit üzerine, Sony filmi gösterime sokmama kararı aldı. Hatta New Regency ve Fox da kendi Kuzey Kore temalı filmlerinden vazgeçti.[6] The Interview filminin gösterime girmemesine bir tepki olarak Kim Jong-un’un babası Kim Jong-il’i hicveden Team America: World Police‘i göstermek isteyen bazı sinemalar, filmin dağıtımcısı Paramount Pictures tarafından engellendi. Stüdyolar böyle önlemler alırken Sony’nin bu kararı, yoğun bir tepkiyle karşılandı.

Beyaz Saray yetkilileri, saldırılardan dolayı Kuzey Kore’yi doğrudan suçlamadı, ama Kuzey Kore’nin bu saldırılarla “ilişkili” olduğunu düşündüklerini vurguladı. Amerikan istihbarat servisleri de benzer açıklamalarda bulundu. Obama, yaptığı basın toplantısında “Bir yerlerdeki bir diktatörün Amerika’da zorla sansür yaptırmasını kabul edemeyiz,” dedi. Konu farklı mecralarda, sansür ve Birinci Değişiklik’te[7] (First Amendment) yer alan ifade özgürlüğü üzerinden tartışıldı. Ünlüler de sosyal medyadan, anonim tehditler karşısında pes edilmesine ve bu uğurda ifade özgürlüğünün hiçe sayılmasına tepki gösterdi [8]. Şimdilik hiçbir yerde izlenemiyor olmasına rağmen filmin IMDB puanının 32.500 kişinin oyuyla 9.9 olması (yakın zamana kadar 10’du), tepkilerin boyutu hakkında bir fikir verebilir.

Bu olayların ardından sadece Sony’nin kararı değil, Amerikan hükümetinin cevabı da tepki çekti. Hükümetin NSA’in (Ulusal Güvenlik Dairesi) izleme faaliyetlerinin ifşa edilmesi, Michael Brown ve Eric Garner’ın polis tarafından öldürülmesi, CIA’in (Merkezi İstihbarat Teşkilatı) 11 Eylül sorgulamaları sırasında işkence yaptığını gösteren bir raporun ortaya çıkması gibi olaylar karşısında ilgisiz kaldığını ve bir filmin vizyona sokulmaması üzerine söylenen “Bu bizim çizgiyi çektiğimiz yerdir. Biz korkuyla yönetilen bir ulus değiliz” gibi sözlerin çok gülünç kaçtığını vurgulayanlar oldu.

Robert Evans, cracked.com‘da yayımlanan yazısında, feminist Anita Sarkeesian’ın gelen ölüm tehditleri üzerine Utah Üniversitesi’nde bilgisayar oyunlarının cinsiyetçi yanlarını anlatacağı konuşmasını iptal etmek zorunda kalmasını hatırlatarak büyük şirketlerin, tek bir kurşunla öldürülemez yapıları ve normal insanların sahip olmadığı kaynaklara kolay erişim imkanları nedeniyle bu tür riskleri alabilecek durumda olduklarını, ama para ödeyecek müşterilerin korkuları ve paranoyalarını terör saldırılarından daha endişe verici buldukları için böyle önlemlere başvurduklarını iddia etti. Gerçekten bir terör saldırısı olma ihtimali çok düşük olsa da bundan korkarak sinemaya gitmeyecek insan sayısının yüksek olması ihtimali, şirketin alamayacağı bir riskti.

Tartışmalar devam ederken Kuzey Kore yetkilileri, saldırılarla bir ilgileri olmadığını ve Amerika Birleşik Devletleri ile ortak bir soruşturma yapmaya hazır olduklarını belirtti. 23 Aralık’ta Kuzey Kore’nin interneti çöktü ve düzelmesi dokuz saat sürdü. Bu durumun Obama’nın bahsettiği “orantılı karşılık” ile bir ilgisi olup olmadığı henüz bilinmiyor.

Şimdi bütün bunları bir kenara koyalım ve Sony’nin genel durumuna bakalım. Canon kameralarıyla, Philips, LG ve Samsung da televizyonlarıyla son yıllarda Sony’nin epey canını sıkan ve bu pazarlardaki hâkim durumunu kaybetmesine yol açan firmalar oldu. Xperia Z serisi ile mobil telefon pazarında Samsung ve Apple varken hâkim duruma gelmesi zaten çok zordu, ama bu iki şirketin ardından üçüncü dahi olamadı. 2011 yılında yine bir siber saldırıyla 100 milyona yakın PlayStation kullanıcısının kişisel bilgilerinin internete sızdırılması, şirkete 83 milyon Dolar’a mal olmuştu. Kasım ayından beri süre gelen olayların ise 75-80 milyon Dolar arası bir maliyeti olacağı öngörülüyor. Sony Pictures bununla uğraşırken, Sony elektronik pazarındaki işlerini 2016’nın Mart ayına kadar kâra çevirmek için “acı bir yeniden yapılanma süreci” yaşayacağını, bu süreçte binlerce işten çıkarmanın olacağını açıkladı. Şu an için şirketin tek tesellisi, PlayStation serisi ile oyun konsolu alanındaki hâkimiyetini sürdürüyor olması.

Film eleştirmeni Mark Schilling’e göre The Interview‘un yayınlanmasından vazgeçilmiş olması, Sony’nin sektör içi itibarını uzun süre sarsabilir: “Seyirci filmlerin üzerindeki stüdyo etiketleriyle ilgilenmez; ama Hollywood’daki insanlar kiminle muhatap olduklarını bilmek isterler ve Sony Pictures, en basit haliyle ifade etmek gerekirse, onların güvenini boşa çıkardı.

The Interview‘u nerede, ne zaman ve ne şekilde izleyebileceğimiz henüz belli değil, ama şu an için internet üzerinden filmin iki ayrı fragmanı ile bir sahnesini (Kim Jong-un’un ölümü) izleyebilmek mümkün. Sony’nin, filme yönelik artan merak ve tehditler karşısında sağlam duramamasından doğan tepkiler sonucunda filmi Netflix, YouTube veya BitTorrent benzeri bir internet sitesinde yayınlamayı düşünmeye başladığı söyleniyor.[9] Bundan vazgeçseler bile siber-güvenlik konusunda pek de başarılı olmadıklarından emin olmuşken filmin tamamını da yakın bir zamanda bir şekilde izleyebileceğimizi öngörebiliriz. 23 Aralık’ta yaptığı bir açıklamada, Sony filmin Noel günü sınırlı sayıda salonda gösterilmesine karar verdiğini belirtti. Sonuç olarak filmin ilk gösterimi bir şekilde yapılmış olacak, ama devam eden siber-güvenlik tartışmaları filmin izlenmesiyle bitecek gibi durmuyor.


[1]Bunların arasında Spider-Man filmlerinin yıldızı Andrew Garfield’ın, ikinci filmin gişedeki başarısızlığı üzerine yöneticilerle ayarlanmış bir yemeğe katılmaması sonucu yeni filmde olmayacağı, Ghostbusters‘ın tamamı kadınlardan oluşan bir kast ile yeniden çekilmesinin planlandığı, bir Sony çalışanın “vasat Adam Sandler filmleri çekiyoruz” şikayeti ve Channing Tatum’un 22 Jump Street‘in gişe performansını kutlamak için yapımcılara attığı komik e-posta var.

[2]Sızdırılan e-postalardan bir tanesinde, Sony’nin alt birimlerinden olan Columbia Pictures’da aynı işi yapan iki yapımcıdan erkek olanın, kadın olandan yaklaşık $1 milyon daha fazla kazandığı ortaya çıktı. American Hustle filminde oynayan Jennifer Lawrence ve Amy Adams’a filmin gişe geliri üzerinden teklif edilen oranın, Bradley Cooper, Christian Bale ve JeremyRenner’a teklif edilenden az olduğu görüldü.

[3]Yapımcı Scott Rudin, Sony Pictures eş başkanı Amy Pascal’a gönderdiği e-postada Jolie’yi “yeteneksiz bir velet” olarak nitelendiriyor ve “bu kadının delililiği ve azılı egosu düşünülürse onun yapmak istediği filmi çekmememizin neden kötü bir şey olduğunu anlayamıyorum” diyor.

[4]Barack Obama tarafından düzenlenen bir kahvaltıya katılacak olan Amy Pascal ile Scott Rudin arasında şöyle bir diyalog geçiyor:

“- Şu aptal kahvaltıda başkana ne sormalıyım?

[5]Bugüne kadar Sony Pictures’da çalışmış veya hala çalışmakta olan 47.000 kişinin bilgisayar şifreleri, kredi kartı ve sosyal medya hesap bilgileri ile sosyal güvenlik numaraları sızdırıldı. Belgelerin içinde yaklaşık 35-40 çalışan ve ailelerinin sağlık durumları, gördükleri tedaviler ve hastane faturaları hakkında detaylı bilgiler de yer alıyordu.

[6]Bu filmin adının Pyongyang olacağı ve Gore Verbinski’nin yönetip Steve Carell’in oynayacağı iddia ediliyordu.

[7]1787 yılında kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’na 1789 yılında Haklar Bildirgesi (Bill of Rights) adıyla getirilen on değişiklikten birincisi, ifade özgürlüğünü düzenliyordu.

[8]Michael Moore, Twitter hesabından Fahrenheit 9/11 yayınlanmadan önce sayısız tehdit aldığını, ancak bunların ona engel olmadığını söyledi ve “artık Hollywood’u yöneten internet korsanları”ndan  romantik komedi ve Michael Bay filmlerini azaltarak, Transformers filmlerini ise derhal bitirmelerini talep etti. Bunun yanı sıra Steve Carell, Jimmy Kimmel, Ben Stiller, Zach Braff ve Neil Gaiman gibi isimler de  kendi hesaplarından Sony’nin kararına tepki gösterdi.

[9]Twitter’da Sony’nin, filmi PlayStation ağına yüklemesi gibi bir şansının da olduğu “keşke Sony’nin milyonlarca evde yer alan ve filmi yayınlamak için kullanabileceği bir medya konsolu olsaydı” diye hatırlatıldı.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
BREAKFAST AT TIFFANY'S (Blake Edwards, 1961).
daha fazla

Moda demokratik olabilir mi?

Lee Alexander McQueen’in intihar ettiği haberini okuduğumda günlerce yas tuttum. Modanın ne anlama geldiğini kavramamı, o dünyayı keşfetmemi…
Total
0
Share

vesaire sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et