Satın aldıklarınız bozulmak üzere tasarlandı

Kaliforniya'nın Livermore kentindeki itfaiye istasyonunda bulunan ve 1901'den beri hiç sönmeyen ampul. Fotoğraf: Michael Macor, The Chronicle.
Kaliforniya’nın Livermore kentindeki itfaiye istasyonunda bulunan ve 1901’den beri hiç sönmeyen ampul. Fotoğraf: Michael Macor, The Chronicle.

The Light Bulb Conspiracy (Ampul Komplosu), 2010’da Alman yönetmen Cosima Dannoritzer tarafından çekilmiş bir belgesel. “Planlı Eskitme” uygulamaları üzerinden modern tüketim alışkanlıkları ve sürdürülebilirlik meselelerine odaklanıyor. Belgeselden hareketle vurgulanması gereken birkaç temel noktaya şöyle bir değinmek istiyorum.

1924’te Osram, Philips ve General Electric başta olmak üzere dünyanın en büyük ampul üreticileri Cenova’da bir araya gelerek dünyadaki ampul üretimini ve satışını düzenlemek adına bir kartel kurdular: Phoebus. Bu kartel, 1939’a kadar büyük şirketlerin üretim standartlarını ve pazar paylarını düzenleyerek küresel ekonominin ilk büyük yapılarından biri oldu. En hatırda kalıcı icraatları da 1880’de General Electric’in patronu Thomas Edison tarafından tanıtılan ve 1500 saate kadar işlev görebilen ampullerin üretimini ve satışını yasaklayıp tüm ampullerin sadece 1000 saat işlev görebilecek şekilde tasarlanmasına karar vermekti. Gerçi Edison’un konuya bakışını ve AC/DC (Alternatif Akım/Doğru Akım) savaşları sırasında ücretsiz elektrikten kablosuz teknolojiye kadar birçok hayalin önderi Tesla’ya yaptığı fenalıklar nedeniyle nasıl bir insan olduğunu sanırım bilmeyen yoktur. Phoebus kulağa koca bir komplo teorisi gibi gelebilir ama hukuka uygun bir biçimde bunu yaptılar.

Belgeselde, zamanında Phoebus tarafından hazırlanmış ve dayanıklı ampuller üreten bir firmanın çarptırılacağı para cezasını belirleyen bir tabloya kadar kartele dair tüm belgeler apaçık gösteriliyor. Bir de Livermore, Kaliforniya’daki itfaiye istasyonunda 1901 yılından beri sağlıklı bir biçimde çalışan ampul var. Ampulü izlemek için kullanılan kameraların iki kere değişmesi gerekmiş. 2016 itibarıyla akkor ampullerin ortalama ömrü hâlâ 1000 saattir. 136 yıllık bu başarı küresel ekonominin, tüketmeye devam edelim.

“Planlı Eskitme” ilk kez Bernard London tarafından 1932’de insanları tüketime teşvik ederek (daha ziyade zorlayarak) ABD’deki büyük ekonomik buhranı sonlandırmak ve ekonomiyi büyütmek için tasarlanmış bir kavram. London’ın ürünlerin belirli bir süre sonrasında yasa zoruyla tüketicinin elinden alınarak yenisini satın almaların yolunun açılmasına dair sunduğu kurtarma planı zamanında pek destekçi bulamıyor. Planlı eskitme de rafa kalkıyor. Ta ki 1940’ların sonuna doğru, savaş sonrası ABD’de tüketimi tekrar canlandırmak üzere meseleyi tekrar ele alan endüstriyel tasarımcı Brooks Stevens’a kadar. Stevens, London’ın önerisindeki “zorla” kısmını devre dışı bırakıyor, bunun yerine Rockefeller ailesinin tabiri caiz ise “yancısı”, Sigmund Freud’un yeğeni ve II. Dünya Savaşı sırasında Nazi “Aydınlanma” ve Propaganda Bakanı Goebbels’in savaş ortamında uyguladığı yöntemleri barış ortamına uyarlamanın yolunu bulan, “halka ilişkiler” teriminin ve modern reklamcılığın babası Edward Bernays’in izinden giderek işi özetle şöyle bir noktaya getiriyor: İnsanlar yeni modeli satın almamak konusunda özgürler. Ancak yeni model çok daha iyi. Üstelik eskisini tamir ettirmek yenisini almaktan daha pahalıya patlayabilir. Tanıdık geldi mi?

Eğer geldiyse ilk aklınıza gelen yazıcılar olsa gerek. Yazıcı kartuşlarının yazıcının bizzat kendisinden daha pahalı olduğunu hatırlatmama gerek yok diye tahmin ediyorum. Film, kurgusu içinde belirli bir çıktı üretiminden sonra otomatik olarak hata raporları veren yazıcıları da inceliyor. Kullanma kılavuzunda öngörülen çıktı miktarı üretildikten sonra, örnekteki yazıcıda EEPROM adında bir çip devreye giriyor ve cihaz artık kullanılamaz hâle geliyor. Böyle bir derdiniz varsa, filmin sonlarına doğru bu çipi devre dışı bırakacak yazılıma dair bilgi izleyiciyle de paylaşılıyor. Bir bakın derim.

Film akışı boyunca 1940’ta DuPont isimli kimyasal madde üretimi yapan bir şirket tarafından üretilen Naylon kadın çoraplarının fazla dayanıklı olmaları sebebiyle piyasaya zayıflatılarak sürülmesinden, hammadde kıtlığı sebebiyle planlı eskitmeyle işi olmamış komünist Doğu Bloku’nda başta Doğru Almanya olmak üzere üretilen ve 25 yıl dayanan buzdolapları ve çamaşır makinelerine (1981’de bir teknoloji fuarında sunulan Doğu Alman yapımı NARVA marka uzun ömürlü ampullerin Batılı yatırımcılar tarafından ilgi görmemesi de ilginç bir not, 1989’da duvarın yıkılması ile NARVA da bildiğimiz Batı ekonomisine ayak uydurmuş) üretim modellerine şöyle bir göz atıyor. Bununla birlikte tüketilen ve yenisi ile değiştirilen elektronik cihazların, elektronik atıkların ticareti yasa dışı olmasına rağmen ikinci el kisvesinde Afrika ülkelerine gönderilmesinin etkileri ve Apple’ın iPod 2 ürününde çevirdiği pil ömrü dalavereleri üzerinden açılan kamu davasına kadar işin tüketici yanını da es geçmiyor.

Teknoloji şirketleri tarafından aptal yerine konulmanın ötesinde mevzu dönüp dolaşıp Gandhi’nin şu sözüne bağlanıyor: “Dünya her insanın ihtiyacını karşılayacak kadar kaynak sunuyor, ancak her insanın hırsını karşılayacak kadar değil.”

Her gün gazetelerde, şurada, burada gördüğümüz büyüme rakamlarının ne olduğunun ne kadar farkındayız? Pardon, nereye doğru büyüyoruz? Fransız ekonomist Serge Latouche’un “De-Growth”, yani geriye doğru büyüme kuramına kulak vermek mi gerekiyor? Belki de. ABD’li komedyen Louis CK konu hakkında cep telefonu üretimi üzerinden diyor ki: “Bir seçiminiz var. Atlar ve mumlarla yaşar ve birbirinize karşı biraz daha kibar davranabilirsiniz ya da çok uzaklarda birinin sırf siz s.çarken YouTube’a kaba bir yorum bırakabilin diye ölçülemez derecelerde acı çekmesine izin verebilirsiniz.” Latouche filmde konuya daha farklı yaklaşıyor: “Bunu yaparsak taş devrine döneceğimiz söyleniyor. Hayır dönmeyiz. 1960’lara döneriz. Ama 1960’lar taş devrinden daha uzak.”

En temel gerçeği en sarih biçimde, termodinamiğin ikinci yasası üzerine albüm yapan Muse’dan albümle aynı adı taşıyan “2nd Law – Unsustainable” isimli şarkıda bulmak mümkün:

Sonsuz büyümeye dayalı bir ekonomi SÜR – DÜ – RÜ – LE – MEZ. Almayın, vermeyin, ekonomiye can vermeyin.

The Light Bulb Conspiracy (Türkçe altyazılı).

3 Yorum
  1. Doğu Almanyadaki durum hammade kitligi ile alakali degil tüketime dayali bir toplum yasami ve üretim bicimi olmamasi ile alakalıdır. Uzun omurlu urunlerle hem toplumun gereginden fazla üretmesinin önüne gecilmis hem de bu sayede fabrikalar daha az mesai ile çalışmistir. Yine az mesainin sonucu olarak insanlar kendilerine daha cok vakit ayırabilme olanağına sahip olmuştur. Belgesel guzel şeylere deginiyor ama anti komunist uydurmalardan kurtulamamış. Koskoca bir sosyalizm deneyi var var ortada sdece dogu alman ampulü ve buzdolabından bahsetmiş

    1. Sosyalist deney, önemli. Önemli konular hep önemliler zaten. Her filmin başrolünde olmaları gerekmiyor.

ölüpilot için bir cevap yazınCevabı iptal et

Benzer Yazılar
daha fazla

Sevebilmenin iflası

Kendi düşmanın gibi, ezersin kendi canevini.” –Shakespeare Malum sözü biraz terse büküp, bir soru sorarak başlayalım: Peki, hassas…
daha fazla

Masumiyetin sonu

Bize bazen beklenmedik hakikat anları bahşedilir. Fransa Başbakanı Gabriel Attal, İsrail’e koşulsuz destek cephesinin son uydurma haberinin üzerine…
Total
0
Share

vesaire sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et