57 yıl önce, 3 Haziran 1963’te hayatını kaybeden büyük şair Nazım Hikmet‘i henüz 34 yaşındayken verdiği kısa bir röportajıyla anıyoruz. Şair, kendilerinden sonra yeni bir edebi nesil yetişmediğini ileri süren Hececiler‘in iddiasını yanıtlıyor, edebiyat meselelerine ilişkin düşüncelerini aktarıyor, sevdiği şairleri ve yazarları sıralıyor. Kurun gazetesinin 21 Mart 1936 tarihli nüshasından naklediyoruz.
Basın genel direktörlüğünün çıkardığı Fransızca antolojiden sonra alevlenen münakaşalar arasında bilhassa bir noktayı ehemmiyetli gördük: Teessüs etmiş şöhretler ve bu arada 1914-1918 harbi sıralarında ve onu takip eden yıllarda yetişmiş ve hece vezninin yerleşmesine hizmet etmiş olanlar, kendilerinden sonra yeni bir nesil yetişmediğini iddia ettiler.
Memleketimizde edebiyat, umumi harp yıllarından sonra durmuş mudur? Bugün yazı yazan ve toptan inkâr edilen gençlik arasında eserleri mecmuaları, gazeteleri dolduran, hatta kitapları kütüphanelerde sıralanan imzalar vardır. Bunlar tek bir yolda ve sof halinde değildirler, dağınık ve ayrı çalışmaktadırlar. İnanışları ne olursa olsun bu gençlerle görüşerek kendi haklarındaki iddialara ve umumiyetle edebiyat meselelerine dair ne düşündüklerini öğrenmek ve okuyucularımıza bildirmek istedik. Anketimize aldığımız cevapları bugünden itibaren basıyoruz.
NÂZIM HİKMET SÖYLÜYOR
Hececiler kendilerinden sonra, bugüne kadar yeni bir edebi neslin yetişmediğini söylüyor ve eselerleri nerede diyorlar, ne dersiniz?
Hececiler sözünün ne olduğu anlaşılsın bir kere… Ziya Gökalp, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz, Halit Fahri, hatta Rıza Tevfik ve sonraları Emin Recep, Necmettin Halil, Halide Nusret, Vâlâ Nurettin hatta Celâl Sahir hece vezninin halk edebiyatından köylü, esnaf ve tekke şiirlerinden alıp Babıâli edebiyatına sokulmasında önayak olmuşlar, bu hususta büyük yardımlar etmişlerdir. “Hece hesabı” yahut bir vakitler denildiği gibi “parmak hesabı” bir vezindir benim bildiğim… Mesela Yusuf Ziya da bu vezni kullanmış ve kullanmaktadır, yeni yetişen genç şairlerin birçoğu da bu vezinle yazıyorlar… Bu vezin bakımından Orhan Seyfi ne kadar hececi ise Necip Fazıl, Ahmet Muhip, İdris Ahmet de o kadar hececidir.
Hece veznine ilk başlayanlarla sonuncular arasında tahassüs (duygulanma), ideoloji bakımından bazı farklar olabilir. Fakat bu farkların hececilikle alakası yok. Her hece veznini kullanan şair hececidir. Ve bu vezin bakımından Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Faruk Nafiz başta olmak üzere ilk hececiler bugünkü genç şairleri kendi muakkipleri (takipçileri) gibi telakki etmelidirler. Yeni yetişenlerden bazıları hece veznine, bu veznin anane ve kaidelerini bozmayarak ufak tefek ses oyunları getirmişlerdir belki… Fakat işte o kadar!
Eğer vezni bir tarafa bırakacak olursak ve tarifin yanlışlığını kabul ederek hececilikten muayyen bir tahassüs tarzı, muayyen bir ideolojinin sanattaki ifadesini anlarsak o zaman eski hececilerle şimdikiler arasında, demin söylediğim gibi, farklar bulabiliriz. Yalnız unutmamak lazım ki, bu farklar aşağı yukarı aynı sosyal kökün geçirdiği istihaleden gelmektedir. Bu farkları, her iki zümrenin de sanatını yaptığı sosyal tabakanın son yıllarda geçirmiş olduğu değişiklikte aramamız lazımdır. Sorduğunuz sualde işin bu tarafları mevzubahis olmadığı için üstünde daha fazla duracak değilim. Yalnız şunu bir kere daha tekrar edeyim ki hececiler kendilerinden sonra YENİ bir edebi nesil yetişmediğini söylemekte bilhassa vezin bakımından haklıdırlar. Hececilerle kullanmış oldukları vezinden başka bir vezin kullanan nesil olarak YENİ bir edebi NESİL yoktur. Tahassüs ve ideolojiye, muhtevaya gelince onu da yukarıda söyledim. Bugünkülerin büyük bir ekseriyeti hececilerin sanat muhtevalarını, ana hattında sanat telakkilerini, muhtelif sosyal şartlar dolayısıyla şu veya bu istikamette kâh daraltmak, kâh uzatmak, kâh biraz derinleştirmek, kâh biraz karanlıklaştırmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Dünkü ve bugünkü edebiyat hakkındaki düşünceleriniz?
Bizim bugünkü küçük burjuvazi edebiyatı tam bir çıkmaza gelip dayanmıştır. Bence Faruk Nafiz’in Canavarı‘ı kadar olsun “radikal” bir eser veremeyecek haldedir.
Eskilerden ve yenilerden beğendikleriniz?
Çok eskileri geçerek Ziya Paşa‘yı, Hamid‘i, Fikret‘i, Halide Edib‘i, Refik Halid‘i; yenilerden Suat Derviş‘i, Sabahattin Ali‘yi, Niyazi Remzi‘yi, İsmet Hüsnü‘yü ve tamamen başka bir bakımdan İdris Ahmed‘i beğenirim.
Eski ve yenilerden muhtelif bakımlardan beğendiklerimin isimlerini daha çoğaltabilirim. Fakat bundan ne çıkar? Bunlardan her birini niçin beğendiğimi anlatamadıktan sonra? Niçin mi anlatamıyorum? Çünkü bir anket cevabına sığmayacak kadar uzun olur.
En çok beğendiğiniz yahut en çok muvaffak olduğunuz eseriniz hangisidir?
Çocuklarımı severim. Fakat hiçbirini beğenmiyorum. Yapmalarını istediğim işi gereği kadar, istediğim gibi, omuzlarına aldıkları vazifeyi bihakkın (hakkıyla) yerine getirerek yapamıyorlar. Ama benden sevdiğim bir yazımı soruyorsanız bence o “Duvar” isimlidir. 1+1=1 adlı kitapta çıkmıştır.
1 comment