Melbourne Kupası’nı ilk kez kadın bir jokey kazandı, 1’e 100 veren bahisçilere ve yeteneğinden şüphe duyan herkese “hadi oradan!” demiş oldu.
30 yaşındaki Michelle Payne, Avusturalya’nın en büyük yarışında “Prince of Penzance”ı (Penzance Prensi) zafere doğru sürerken üzerinde de tesadüfen süfrajetlerin[i] renklerini taşıyordu: mor, beyaz ve yeşil. Payne, Melbourne Kupası’nın 155 yıllık tarihi boyunca yarışa katılan dördüncü, kupayı kaldıran ilk kadın oldu. Down Sendromlu kardeşi Stevie’nin bağladığı eyerle kazandığı yarış, olağanüstü bir aile hikâyesine dönüştü. İkilinin, anneleri bir trafik kazasında öldükten sonra babaları tarafından yetiştirilen sekiz kardeşi daha var.
Annesi öldüğünde 16 yaşında olan Payne, yarış sonrası kendisiyle yapılan röportajda, kendisine ve kardeşine sahip çıkan antrenörü Darren Weir’a teşekkür etmenin yanı sıra at yarışının “şovenist” kültürünü eleştirdi: “Son derece şovenist bir spor, at sahiplerinin çoğu bana nalları diktirmek istiyordu. Kadınların yeterince iyi olmadığını düşünen, s*ktir olup gidebilir.”
Sahneden kupayı alırken Yeni Zelanda doğumlu atın sahiplerinden birini diğerlerinden ayrı tuttu: “Bütün sahiplere, özellikle de John Richards’a teşekkür etmek istiyorum. Belki birkaç kişi bırakmamı isterken ‘Prince of Penzance’ ile devam etmemi sağlayan en önemli kişi o. Artık Melbourne Kupası’nı kazandığımıza göre umarım benden memnun olurlar.
“Şunu söylemek istiyorum, bu son derece ataerkil bir spor ve insanlar yeterince güçlü olmadığımıza inanıyor ve geri kalan her şey ortada… Aslında ne biliyor musunuz? İşin güçle ilgisi yok, çok daha fazlası gerekiyor, atı bir ritme sokmak, atın senin için bir şeyler denemesini sağlamak, sabırlı olmak… Melbourne Kupası’nı kazandığım için çok mutluyum ve umuyorum ki bu, kadın jokeylerin daha fazla şans bulmasının yolunu açacak. Yeterince şans verilmediğine inanıyorum ve bunun yardımcı olacağını düşünüyorum.”
Pazar günü, Melbourne Kupası’ndan iki gün önce, Fairfax Media’ya emekliliğe dair bir şeyler çıtlattığı düşünülürse bu zaferi, aynı zamanda son yarışı olabilir: “Eyerimi son kez asmak benim için biraz hüzünlü olacak, o yüzden (Melbourne’u kazanmak) iyi bir son olurdu.”
“(Antrenörlüğe) Geçiş dönemi ne kadar sürer bilmiyorum, ama yapmayı çok isteyeceğim bir şey olur. Ufak bir takım istiyorum, antrenörlük gerçekten çok zor bir iş. Jokey kariyerim de kolay geçmedi, biraz dinlenmek, bir aile kurmak ve iki-üç at yetiştirmek hoş olurdu. Ben bunu böyle görüyorum. Ailem hem emekliliğimi sabırsızlıkla bekliyor hem de bana destek oluyor.”
Victoria eyaletindeki Ballarat’ın yakınlarında yarış delisi bir ailenin içine doğan ve küçükken sınıf arkadaşlarına sürekli bir gün Melbourne Kupası’nı kazanacağını söylediğini belirten Payne, jokeylik kariyerinin gerektirdiği fedakarlık ve bağlılık konusunda her zaman apaçık konuşuyor.
Yedi kardeşi daha jokey eğitimi almış ve ablası bir noktada ona, hayatının “en iyi yıllarını” harcamaması için bırakmasını önermiş: “Bir zamanlar ata binerdi, sonra üniversiteye gitti ve muhasebeci oldu. Arkadaşlarınla parti yapmaya veya benzeri şeylere pek fırsatın olmuyor, ama bu benim hayalimin peşinden giderken göze aldığım bir fedakârlıktı sanırım.” Payne, yılın başında Saturday Paper‘a bunları söylemişti.
“Yarış benim tutkum ve her türlü iyi bir hayatım oldu. Dünyayı gezme imkânı buldum, bu yüzden bir itirazım yok.”
Kürsüye çıktığında bütün ailesine teşekkür etti ve kurada ‘Prince of Penzance’ için 1 numarayı çeken[ii] Stevie için işi “hallettiğini” söyledi: “Son olarak, aileme teşekkür etmek istiyorum, özellikle de Stevie’ye, bir numarayı çekmek rüya gibiydi. Onun için bu işi hallettiğime çok mutluyum. Çok teşekkür ederim. Bu gerçekten inanılmaz.”
Payne daha önceden kardeşinin Down Sendromlu olduğu için nasıl damgalanabileceğini bildiğini belirtmiş ve ABC’ye, Melbourne Kupası öncesinde onunla ortak çalışmaktan duyduğu heyecandan bahsetmişti: “Bence bu diğer Down Sendromlu insanlar için de, gündelik hayatta ne kadar becerikli olabileceklerini görmek açısından harika bir şey. Stevie hemen hemen her şeyi yapabiliyor, yalnız kaldığında kendine bakabiliyor.”
* Bu yazı, Bridie Jabour’un theguardian.com’da yayımlanan röportajından çevrilmiştir.
[i] 20. yüzyılda kadınların seçme ve seçilme haklarını savunan hareketin üyeleri.
[ii] At yarışında start numaraları, çekilen kura sonucunda belirleniyor. Bariyer kurası çok önemli kabul ediliyor ve 1, 2, 3 ve 4 numarada yarışan atlar bariyer dibinde yer tutma konusunda büyük avantaj sahibiyken özellikle küçük sahalarda 5 ve 6’dan yüksek numaralarla yarışan atlara pek şans verilmiyor. Keith Noud’un deyimiyle: “İyi olan tek bir numara vardır, o da 1 numaradır, ondan itibaren giderek kötüleşir.”