Şimdiki adı “Aslıhan Pasajı” olan Beyoğlu’ndaki Krepen Pasajı’nın meyhaneleri yerlerini sahaf dükkanlarına bırakırken, Ece Ayhan ile Cihat Burak bu meyhaneleri ve müdavimlerini hatırlıyorlar. Taha Toros arşivinde yer alan gazete kupüründen aktarıyoruz.
Ece Ayhan: Galatasaray’da, Aynalı Pasaj’ın arkalarında, sanki gözlerden ve maraza çıkaran kadınlardan, “karı kuvvetleri”nden gizlenmiş, üstü açık bir Krepen Pasajı vardı. “Krepen” sözcüğü Fransızcadır (“crâpins” yazılır) ve “ayakkabıcılar” anlamına gelir. Sözlüğe göre de ayakkabıcı esnafının piri, Aziz Krepen (Saint Crepin). Gizli pasaja üç yerden ve yönden girilirdi. Biri; üç-beş basamaklı ve İngiliz Konsolosluğu’nun bulunduğu Meşrutiyet Caddesi’ne çıkar. İkincisi; Dudu Odaları Sokağı’na (bu iyice dardı, şişmanca bir adam oradan ancak biraz yan geçebilirdi.) [— Ne güzel bir sokak adı değil mi!] Üçüncüsü de Sait Faik’in, Orhan Veli’nin, kendisine “marjinal yazar” diyebileceğimiz Fikret Ürgüp’ün de içki içtiği Cumhuriyet Meyhanesi’ne giden; Sahne Sokağı’na. (Balıkpazarı da deniyor, Üç Horan Ermeni Ortodoks kilisesi var…)
Cihat Burak: Krepen Pasajı’na Balıkpazarı’ndan, yine darca bir yoldan girilir, orası da dardır, ama şişmanlar geçebilir. Girilince, tam karşıda Neşe Lokantası var. Neşe’de içkiciler sıra sıra ve yan yana otururlar, sabahtan gelenler bile olur. Yazın da pencereleri açık.
Ece Ayhan: Cahit Irgat’ın oğlu Mustafa Irgat, bana, “marjinal şair” Hayalet Oğuz’un bu masaya, “sabah erkenden içki içmeye başlayanların masası” anlamında “cinayet masası” adını taktığını söylemişti. Başta “marjinal kadın” Dürnev Tunaseli… (Aslında “marjinaller” ve “marjinallik” üzerine konuşuyoruz galiba.)
Cihat Burak: Evet, başta Dürnev Tunaseli var. (Ressam) Erdoğan Değer, Selahattin Hilav, Attila Tokatlı, Pertev Tunaseli (Dürnev’in kardeşi), Ömer Uluç, Sevim Burak (benim bir akrabalığım yok!), Hayalet…
Ece Ayhan: Hayalet Oğuz Ermeni mezesi topik’le gelirmiş.
Cihat Burak: Cahit Irgat, Edip Cansever, Özdemir Asaf, vs.
Ece Ayhan: Zaman zaman da Semiha Berksoy, Ara Güler, Mengü Ertel… gelirdi. Demir Özlü de. (O köfte yermiş hep.)
Cihat Burak: Ben, Hoşgör’e giderdim akşamları. Hoşgör’ün birkaç ortağı olacak. Sonra Dilek Lokantası var, bir de İmroz filan. Müşteri seçmesini bilirlermiş gibiydiler?
Ece Ayhan: Arada görünüp yiten (hep ayaktaydı) “marjinal ressam” Aktedron Fikret nasıl bir ressamdı?
Cihat Burak: İyi bir ressam bence. Aktedron’a eroini bırakmak için alıştı derler. Zayıf, avurtları çökük, nazik bir adam.
Ece Ayhan: Yoksulluktandır! Ya da yaşamın ucunda bulunuşundan da olabilir. Bakın hiç uyumazmış geceleri. Öldükten sonra sergisi açılmış galiba? Ömer Uluç söyledi.
Cihat Burak: Hayır efendim! Aktedron’un sergisi filan açılmadı!
Ece Ayhan: Peki, peki… (Krepen’deyken) İmroz’un bitişiğindeki (İstanbul Rum ağzıyla konuşursak) bir Triandofilos yok muydu?
Cihat Burak: Evet, sahibi intihar etti.
Ece Ayhan: Aktedron Fikret de bileklerini keserek canına kıydı. Ferruh Doğan’ın çocukluğunun geçtiği Nevizade Sokağı’nda (şimdi kâğıtçı dükkânı olan) Lambo Meyhanesi’ni anımsıyorum şimdi. Oraya Sait Faik de Orhan Veli de Oktay Rifat da geliyor. Sonraları Leyla Erbil de gitmiş. İşte ayakta içilen küçük bir koltuk meyhanesi. Borcaysa Lambo deftere yazar.
Cihat Burak: Mösyö Lambo, önce meyhaneyi kapattı, bir ayakkabıcı dükkânı açtı. Onu çalıştırırken intihar etti, zaten melankolik bir adamdı.
Ece Ayhan: “Uç”ta yaşamış olmak (ya da doğrusu, yaşamamak mı bilemiyorum) insanı böyle bir“uç”a götürebilir mi? Tezgâhın arkasında Rus klasiklerini okurmuş. Lambo’nun karşısında da bir Hüseyin Efendi vardı. (Şimdi orası da “Kadir’in Yeri” olmuş). Siz orada da akerdeon çalan Madam Anahit’in resmini yapmıştınız hani. “Marjinal yazar” (“Kısa Lodos Hikâyeleri”) Fikret Ürgüp, delirmeden (ya da gidecek bir yeri ve bakacak bir kimsesi olmadığı için kliniğe yatmış) önce zaman zaman oraya giderdi.
Cihat Burak: Fikret Ürgüp, benim Galatasaray Lisesi’nden arkadaşımdır.
Ece Ayhan: Bağlıyoruz: Krepen, şimdi “Aslı Han” oldu, yerinde sahaflar var… Peki Mısır Apartımanı’nın yanındaki sokakta Bohem?
Cihat Burak: Küçük bir orkestrası var, bir madam piyano çalar!