Fotoğrafçı Maksym Kozlov geçen yıl 1990’ların sonunda büyüyen yüzlerce Ukraynalı çocuğun oldukça benzer çocukluk fotoğrafları olduğunu keşfetti. Fotoğrafların ortak özelliği, çocukların tuhaf kıyafetler içinde veya acayip mekânlara montajlanmış olmalarıydı. Buradan hareketle insanlara kendi fotoğraflarını göndermeleri için bir açık çağrı yaptı ve o sırada ülkenin içinden geçtiği Sovyetler sonrası değişimin garip dönemi hakkında ne söyleyebileceklerini sorarak “Benim Güzel Yarınım” adını verdiği fotoğraf serisini ortaya çıkardı.
Geçen sonbahar küçük bir Ukrayna kasabasındaki dostunu ziyaret eden Maksym Kozlov, yatak odasının duvarında asılı duran bazı tanıdık fotoğraflara rastladı. Bunlar ailedeki her çocuğa şövalye, astronot ya da prenses kostümlerinin giydirildiği eski ve profesyonel fotoğraflardı. “Fotoğraflar hemen dikkatimi çekti çünkü benzerlerinin ülkenin doğusundaki bir bölgede yaşayan ebeveynlerimin evinde de olduğunu hatırladım,” diye anlatan Maksym, bunun üzerine çevrimiçi bir açık çağrı yayımladı. İnsanlardan benzer türdeki fotoğraflarını kendisiyle paylaşmalarını rica ettiği çağrısına beklenenin çok daha üzerinde bir ilgi gösterildi.
Fotoğraflar, şirketlerin okullara ve kreşlere fotoğraf stüdyoları kurup ebeveynlerden çocuklarının fotoğraflarının çekilmesi için ödeme yapmalarını talep ettiği, geç 1990’ların ve erken 2000’lerin ürünüydü. Bazıları çocukların giyebilmesi için kutularca kostüm götürürken daha başarılı olanlarsa montaj servisi de sağlıyordu.
Maksym, “Benim Güzel Yarınım” adını verdiği seri için bu fotoğraflardan bir havuz oluşturdu. Bunu yaparken sadece bu fotoğraflarda kendi çocukluklarını görebilecek insanlarla değil aynı zamanda çekildikleri sırada dramatik bir belirsizlik dönemi yaşayan ülke için neyi temsil edebilecekleriyle de ilgileniyordu.
Ukrayna, Sovyetler Birliği’nden ayrılışını Aralık 1991’de Maksym henüz doğmadan önce ilan etmiş olsa da Maksym’in işlerinin çoğu Sovyetler Birliği’nin bıraktığı etkilere ve ilişkilere odaklanıyordu. Örneğin, “Solarpunk” isimli fotoğraf serisinde göze çarpan ayrıntılardan biri de Ukrayna’daki bazı evlerin çatılarında bulunan güneş sembolüydü. Bu güneş sembolü dini bir özelliği barındırmanın yanında aynı zamanda komünist sistemin din karşıtı politikalarına karşı bir protesto olarak da okunuyordu. Bir başka fotoğraf projesi ise Kiev’de şu an terk edilmiş olan Sovyet evlerine aitti. Proje, blokların etrafına aylık Sovyet fotoğraf dergisinin sayfalarında bulunan arşiv görüntülerini yerleştirerek rejimin çöküşüne dikkat çekiyordu.
Ancak değişen onca şeye rağmen kalkınma ve başarı hayalleri Sovyet kaldı. Ukrayna milenyuma yaklaşırken pek çok şey değişmeye başladıysa da yaşam şekilleri radikal bir değişime uğramamıştı. Maksym’e göre her şey hâlâ aynı görünüyordu. Sosyal sınıf sistemindeki değişim yaşama bakış açılarını değiştirmemişti. Birçok şey Sovyet kalmaya devam etti. Öğretmenler programa sıkı sıkıya bağlıydı ve “büyük planın” gerekliliklerini takip etmeye devam ediyorlardı. Spor hâlâ bir zafer aracıydı. Sovyetler Birliği‘nin yıkılmasının ardından doğanlar bile nesillerce taşınan bu sistemin getirdiklerini tam anlamıyla arkalarında bırakabilmiş değillerdi.
Bütün bunların yanında, Ukraynalıların kültürüne bu tuhaf fotoğraflar aracılığıyla sızan Batı teknolojisi ürünü olarak bir dizi fotoğraf montajı söz konusuydu. Örneğin, Maksym’in küçük kasabası Melitopol’dekilerin çoğu daha önce hiç yurtdışına çıkmamış, internete erişimi olmayan, kitlesel iletişim aracı olarak hâlâ gazete ve yerel televizyonları kullanan insanlarken çocukları birdenbire hayal ettikleri her şey olabilecekleri bir teknolojiyle tanıştırılmışlardı. Yine bu dönemin bir yeniliği olarak özellikle kovboy ve Barbie kostümlerine gösterilen ilgi dikkat çekiciydi. Amerikan rüyası eski Sovyetler Birliği topraklarında da zuhur etmeye başlamıştı. Astronot olma hayali pek yeni sayılmasa da göz alıcı bir prenses ya da “Counter Strike” askeri olabilme olasılıkları bu toprakların çocukları için kesinlikle yeniydi. Seçeneklerin çokluğu birbirinden apayrı iki nesli bu tuhaf fotoğraflar aracılığıyla buluşturdu.
Yeni kapitalist düzen hayallere sözümona finansal başarı umutları serpse de kültürün büyük oranda aynı kalmasıyla ebeveynler dünya görüşlerini korumaya devam ettiler. Evet, eski sistemle karşılaştırıldığında artık bir Formula 1 yarışçısı olmak mümkündü ancak ebeveynlerin gözünde yine de kazanan olmalıydınız.
Sovyetler’in kırık parçalarını insanların bakış açılarında görmek pek de mümkün değildi. Bu fotoğraflar da ebeveynlerin geride kalan bir çağa dair mutluluk ve başarı hayallerinin idealize edilmiş bir versiyonuyla henüz yeni ithal edilmiş değer ve teknolojilerin bir arada var olmaya çalışmalarının birer temsiliydi.
Maksym gibi 20 yıl önce bu fotoğrafların özneleri olan çocuklar içinse şimdi bunları düşünmek oldukça garip. Maksym’e göre fotoğrafların çekilmesindeki motivasyonun çocukluğa dair bir hatıra kalması olduğu söylense de arkasındaki maksadın bu olduğu şaibeli. İlk bakışta masum bir kostüm oyunu gibi görünen bu fotoğraf dizisi aslında bir kültür buluşmasının çocuklar aracılığıyla ortaya çıkan tuhaf bir karşılığı.
“Bu fotoğrafları bir araya getirmek bana ilham verdi çünkü bu bizzat benim jenerasyonumun hikâyesiydi. Artık hepimiz yetişkiniz ve bence bu ülkenin belirsiz olduğu kadar ilginç de bir dönemine rastgelen çocukluğumuzu yansıtmak için mükemmel bir zaman.”
*Bu yazı, Ece Balekoğlu tarafından Alex Kahl’ın WePresent’te yayımlanan makalesinden çevrilmiştir.