Kentsel mekânın geometrik eleştirisi: Kaykay

Fotoğraf: Alexis Fauvet.

Henri Lefèbvre, mimarların ve plancıların alana dayanan meselelerde uzman addediliyor olmasının bir yanılsama olduğunu söylemişti. Bin bir zahmet ve ekonomik kaygılarla yıllar içinde planlanan taslaklar, planlar, aslında kenti oluşturan, kendi bütünlüğüne kavuşturan ana etkenler olmaktan ziyade bir aracı işlevi üstlenirler. Çünkü kent devinim halinde bir oluşumdur, kendini anbean yeniden üretir.

Kentin devinim hâline bir de siyasi roller eklemlenir. Bazen bir muhalif veya yandaş, zaman zaman aynı anda iki rolü de üstlenen bir pozisyon alır. Günümüzde, tüketim alışkanlıkları ve sosyo-­ekonomik roller kent meydanlarını biçimlendirmekte birincil rol oynuyor.

Kuramlara bakılırsa, karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor: Kentin kullanıcıları –planlanırken pasif oldukları öne sürülür– her hareketiyle mekânı öyle içselleştirir ki, mekânda değişimler meydana gelir. Bazen sadece ilginç bir şekilde yürümek ya da bazen planlanan olasılıkların haricinde bir alana oturmak olarak bile seyredebilir bu durum.

Kentin alan yönetimini tamamen kendi algıları üzerine kuran bir grubu düşünelim: Kaykaycılar.

Kaykay, 1950’lerde Kaliforniya’nın sahillerinde sörfe alternatif olarak doğmuş bir spor. 1975’ten itibaren çoğalmaya başlamış kaykaycı topluluklar, kendi buldukları birtakım toplumsal alanlarda kaldırım sörfünü pratikleyerek gittikçe büyüdüler. 1980’lerde bu amaca yönelik ticari yapılar geliştirilse de bu fikir tutmaz, kaykay kültürü sokaklarda yayılmaya devam eder.

Kaykaycılar, Türkiye’de ilk kez 1980’lerde görülmeye başladı. Kaykay, hâlâ ülke karmaşası içinde yerini bulmaya çalışan, görece genç bir spor. Kaykaycıların azınlıkta olma sebeplerinden biri de sporun ekipmanlarının (kaykay, ayakkabı, kask vs.)­ cep yakması sayılabilir. Talebe yönelik yetersiz sayıda mekân olması da başlı başına bir sorun niteliğinde.

Artık İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep gibi büyük şehirlerde kaykaycılara rastlamak mümkün. Fakat ülke genelinde sadece bu spor için ayrılmış alan oldukça kısıtlı durumda. İstanbul’da kaykaycıların tercih ettiği mekânlar arasında eser miktarda skatepark’ın yanı sıra sahiller, meydanlar ve ve parklar bulunuyor. Beşiktaş, Kalamış, Caddebostan ve Maltepe kaykaycıların gözde semtleri arasında yer alıyor. Bu toplumsal alanlar, meraklı ve hevesli izleyenlerine, kaykay kültürünü tanıtma fırsatı sunuyor ve kaykay topluluklarına yeni üyeler ekleniyor. Bu alanda başı çeken ise altkültür gruplarıyla yakın ilişkiler kuran, İstanbullu kaykay kolektifi “Yıllar Ziyan” olsa gerek.

Basamaklar, duvarlar, tırabzanlar, banklar, köşe taşları, rampalar, o an mekânı oluşturan her element bu sporun yardımcı bir parçası ve kaykayla birlikte daha farklı bir anlama kavuşuyor. Iain Borden bu meseleyi incelediği Skateboarding, Space and the City: Architecture and the Body (2001) kitabında “Kaykaycılık bir performans, kentsel eylemler üzerinden yapılan bir kritik ve görünen o ki kapitalist değerleri reddetmektir. Bir kaykaycı, kentin eleştirisini geometri üzerinden yapar. Tarihini, estetiğini (genellikle ilk sırada dikkat çeken etmenleri) ise kolayca görmezden gelebilir,” diyor. O halde kentsel alanlar hareketle yeniden anlam kazanıyor, performans aracılığıyla eleştirinin nesnesine dönüşüyor.

Kaykaycılar için kaykay yer değiştirmeyi sağlayan bir ulaşım aracı olmaktan çok, bir yaşam stili, tutku olarak değerlendiriliyor. Kaykay üzerindeyken düşünüyor ve hissediyor, zamanı kaykay üzerinden deneyimliyorlar. O anda, hem zamanın hem de kentin boyutlarıyla oynuyorlar. Bir kaykaycı yeni bir şehri tanırken, sıra sıra tarihi anıtlar veya geniş turistik bahçeler üzerinden değerlendirmiyor. Mevcut alanları ve formları, daha ziyade kendi kullanım ritüelleri için onlara tahsis edilmiş birimler olarak görüyor, hatta yeniden üretiyor.

Kentsel mekânların tarih boyunca sürekli değişimlere uğradığını biliyoruz. Bu değişimi yürüten ana mekanizma ise çoğunlukla siyasi iktidarlar oluyor. Mekânı, kendi yararları ve ideolojileri doğrultusunda oluşturuyorlar, yani biçimlendiriyorlar. Bu ideolojilerin karşındaki koşullar ise hızlıca ortadan kaldırılıyor veya yönleri değiştiriliyor.  İspanyol sosyolog Manuel Castells “Toplumsal yapı mekânı yansıtır,” demişti. Mekân da toplumsal yapıyı. Galiba kaykay kültürünü de selamlıyor.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
YETENEKLİ BAY RIPLEY (Anthony Minghella, 1999).
daha fazla

Bay Ripley yaşıyor

Patricia Highsmith (1921-1995), çekici sosyopat Tom Ripley’nin başrolde olduğu psikolojik gerilim romanı Yetenekli Bay Ripley’i 30 Kasım 1955’te…
Total
0
Share