Bir süredir mecbur kalmadıkça yolu Taksim’e düşmeyenlerdenim. Cihangir’e gitmek için bir aktarma noktası veya Havabüs durağından fazlası değil benim için. Çünkü, kulağa acımasız gelse de, bir süredir İstiklal Caddesi’ne girmediğim sürece güzel Beyoğlu. Şimdiki halini düşününce İstiklal’in eski halini anlatanlara inanasım gelmiyor pek. Hayal bile edemiyorum benim kuşağımın göremediği o eski ve güzel günleri. Ağaçlı halini canlandıramıyorum kafamda mesela, çünkü Taksim diyince betondan başka bir şey gelmiyor gözümün önüne. Abluka altındaki meydandan bir an önce kendimi Cihangir’e atmam gerektiği geliyor aklıma, bir de siyasal iktidarın şiddetine karşı mücadelede İstiklal’i mesken belleyenler: Cumartesi Anneleri, işçiler, kadınlar ve lubunyalar.
Siyasal islam iktidar olduğundan beri parça parça kaybettiğimiz hafıza mekanlarından biri de İstiklal, seküler muhalefetin çoktandır kaybetmiş olmasına rağmen hâlâ hak iddia ettiği kültürel hegemonyanın en fazla konuşulan cephesi. 2005’te cadde üzerindeki ağaçların sökülmesiyle atılmış ilk kurşun. Dönemin AKP’li İBB Başkanı Kadir Topbaş, “İstiklal Caddesi’nin konseptinde ağaçlar yoktu,” diyerek cadde üzerindeki ağaçları söktürmüş. İşin komik yanı, aynı Kadir Topbaş 2017’de “İstiklal’i yeşillendirme” adı altında caddeye yeşil halı sermişti. Yine 2005’te Beyoğlu esnafının 6.90 TL olarak ödediği eğlence vergisi yüzde 6600 artırılarak 450 TL yapıldı. Muammer Karaca Tiyatrosu, Alkazar ve Sinepop sinemaları ve bazı eski eğlence yerleri kapatıldı, Grand Pera uğruna Emek Sineması yıkıldı. Uzmanların ve çevre halkının tüm itirazlarına rağmen Demirören AVM dikildi İstiklal’in ortasına. Bir kültür merkezi adım adım tüketim merkezine dönüştürüldü. Gezi tutuklusu mimar Mücella Yapıcı “kültürel bir soykırım” olarak tarif ediyor İstiklal’e yapılanları.
2015’ten itibaren ciddi şekilde artan güvenlik endişeleri, 2016’da gerçekleşen ilk patlama ve akabindeki darbe girişimiyle, İstiklal Batılı turistler için de cazibesini kaybetti. Ancak bu, İstiklal’in zengin turistlerin tüketim alışkanlıklarına göre şekillenmesinin önüne geçmedi. Zengin turistlerin yerini yine zengin turistler aldı, İstiklal bu kez de Körfez ülkelerinden gelenlerin uğrak noktası oldu. Cadde, pek çoklarının pejoratif bir kullanımla “Arap” diye genellediği bu kitlenin beklentilerine göre biçimlenmeye başladı. Biraz daha ciro için gece geç saatlere kadar kapanmayan mağazalar, zaten yok paraya çalışan emekçiler için de daha kötü koşulları beraberinde getirdi.
Taksim, kültürel bir miras olduğu kadar politik bir simgeydi. Her şeye rağmen hâlâ da öyle. 1979’dan beri 1 Mayıs’a kapalı olan Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamaları için ilk kez AKP iktidarında, 2010’da açıldı. Aynı AKP hükümeti, çok değil, üç yıl sonra yeniden kapattı Taksim’i işçilere. 2013’te Taksim Meydanı’nda toplanmak isteyen işçilere uygulanan sert müdahele Gezi Direnişi’ne ulaşacak dönemeçlerden biriydi.
AKP iktidarının “ötekilerinden” kuirlerin de toplanma alanıydı İstiklal. İlki 2003’te elli kişiyle düzenlenen İstanbul Onur Yürüyüşü, 2013’te Gezi Direnişi’nin de etkisiyle yüz bini aşkın katılımcıya ev sahipliği yaptı. Bu, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’da o zamana kadar düzenlenen en büyük Onur Yürüyüşü’ydü. 2015’teki yürüyüş Ramazan gerekçe gösterilerek yasaklandı. Daha sonraki yıllarda güvenlik endişeleri, “olumsuzlukların yaşanabilecek olması ihtimali” gibi şeyler bahane edildi. AKP hegemonyasını genişlettikçe bahaneleri de bir kenara bıraktı, 2023’te ülke genelindeki Onur Haftası etkinlikleri “genel ahlakı korumak” için yasaklandı. Lubunyalar, İstiklal’i ablukaya alan polisleri şaşırtıp 2023’te Nişantaşı’nda yürüdü.
İstiklal Caddesi yıllardır Feminist Gece Yürüyüşü’ne de ev sahipliği yapıyor. Erdoğan hükümeti ilk kez 2019’da hedef aldı en temel hakları için burada toplanan kadınları. Taksim Metro İstasyonu’nun İstiklal Caddesi çıkışı kapatıldı, polis yürüyüşün başlamasına birkaç saat kala İstiklal Caddesi’ne girişleri durdurdu. “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” sloganları atan kadınlar polisin biber gazlı ve plastik mermili sert müdahelesine rağmen tamamladı yürüyüşlerini. Daha sonra 8 Mart’ta polis şiddeti norm haline geldi, İstiklal’de anayasal haklarını kullanmak isteyen kadınlar, onların güvenliğini sağlamakla yükümlü olan polislerin şiddetine uğramaya başladı.
Cumartesi Anneleri de Galatasaray Meydanı diyince akla gelenlerden. 1990’ların başından beri her cumartesi zorla kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek için Galatasaray Meydanı’nda toplanıyorlar. 2018’de, 700. buluşmada onlar da Erdoğan iktidarının hedefi oldu. Polis, ağır ve hukuksuz biçimde, toplananlara müdahale ederken eyleme katılanlardan kırk altısı hakkında dava açıldı. O gün bugündür polis nöbette Galatasaray Meydanı’nda. Son zamanlarda ise yalnızca eylemcileri değil onları desteklemeye giden vekilleri de hedef alıyorlar. Cumartesi Anneleri’yle dayanışmak isteyen altı vekilin dokunulmazlıkları olmasına rağmen polis ablukasına alınması üzerine “Anayasa ile AYM ve AİHM kararları bu caddede tanınmıyor,” diyor Sezgin Tanrıkulu.
Parti devletinin tüm girişimlerine rağmen İstiklal henüz bütünüyle düşmüş değil. Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri’nin, 8 Mart’ta kadınların, her haziranda lubunyaların direnişinden öğreneceklerimiz var. Toplumsal muhalafetin Gezi Direnişi’nde verdiği mücadele yüzünden parti devleti her fırsatta Taksim’i, İstiklal’i ablukaya alıyor. Boğaziçi eylemleri sırasında öğrencilerin açtığı bir pankart, Gilles Deleuze’ün sözünü hatırlatıyordu: “İktidar hayatı hedef aldığında hayat iktidara direniş olur.” Hayat iktidara direniş oluyorsa, direnişin rotalarından biri yine İstiklal’den geçiyor.
Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.
Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.