İsrail ordusu kendi vatandaşlarını da bombaladı

Gazze, 11 Ekim 2023. Fotoğraf: Muhammed Abed, Getty Images.
Gazze, 11 Ekim 2023. Fotoğraf: Muhammed Abed, Getty Images.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlediği sürpriz saldırıya tanıklık eden İsrailli tanıkların ifadeleri, İsrail ordusunun Hamas militanlarını etkisiz hale getirmek üzere mücadele ederken kendi vatandaşlarını da öldürdüğüne dair kanıtları artırıyor.

Be’eri kibbutzunun güvenlik ekibinin üyelerinden Tuval Escapa, kibbutz sakinleri ile İsrail ordusu arasında koordinasyonu sağlamak için bir acil yardım hattı kurdu. İsrail gazetesi Haaretz’e verdiği demeçte, çaresizlik baş gösterdiğinde “sahadaki komutanların rehinelerle birlikte teröristleri de ortadan kaldırmak için kibbutz sakinlerini bombalamak da dahil olmak üzere ‘zor kararlar’ aldığını” söyledi.

Haaretz’de yayımlanan başka bir haberde, İsrail ordusunun kontrolü ele geçiren “teröristleri püskürtmek için” Gazze’ye açılan Erez Kapısı’ndaki kendi tesisine karşı “hava saldırısı talep etmek zorunda kaldığı” kaydedildi. Bu üs, o sırada İsrail Sivil İdaresi’nin memurları ve askerleriyle doluydu.

Bu haberler, birçok İsraillinin hayatına mal olsa bile, İsrail’deki evlere ve bölgelere saldırılması için ordunun üst komuta kademesinden emirlerin geldiğini gösteriyor.

Yasmin Porat adlı İsrailli bir kadın İsrail Radyosu’na verdiği bir röportajda, ordunun 7 Ekim’de Hamas militanlarıyla girdiği çatışmalarda “şüphesiz” çok sayıda İsrailli sivilin öldüğünü doğruladı. Porat, İsrail Özel Kuvvetleri’ne atıfta bulunarak “rehineler de dahil olmak üzere herkesi ortadan kaldırdılar,” dedi.

Porat, David Sheen ve Ali Abunimah’ın Electronic Intifada’da aktardığı üzere, çok sayıda İsraillinin can kaybına yol açan “ağır çapraz ateşi” ve İsrail tank bombardımanını anlattı. Hamas militanları tarafından alıkonan Porat, “Bize kötü davranmadılar. Bize insanca davranıldı… Kimse bize şiddet uygulamadı,” diyor. “Amaçları bizi Gazze’ye kaçırmaktı, öldürmek değildi” diye ekliyor.

Haaretz’e göre, ordu ancak esir alınan İsraillilerin evlerini “bombaladıktan” sonra Be’eri’de kontrolü yeniden sağlayabildi. Gazete, “Bedeli korkunç oldu: En az 112 Be’eri sakini öldürüldü,” diye yazdı. “Diğerleri kaçırıldı. Katliamdan 11 gün sonra, yıkılan evlerden birinde bir anne ve oğlunun cesetleri bulundu. Hâlâ enkaz altında başka cesetlerin de yattığına inanılıyor.”

Be’eri’deki bombardımanın büyük kısmı İsrail tank mürettebatı tarafından gerçekleştirildi. İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın desteklediği i24 kanalının muhabirinin Be’eri’ye yaptığı bir ziyaret sırasında belirttiği gibi, “eski küçük evler bombalandı, etraflarındaki bakımlı çimler de zırhlı araçların tekerleri veya tankların paletleriyle parçalandı.”

Apache saldırı helikopterleri de İsrail ordusunun 7 Ekim’deki müdahalesinde önemli rol oynadı. Pilotlar İsrail medyasına, bir istihbarat olmadan, Hamas savaşçıları ile İsrailli sivilleri ayırt edemeden kullandıkları savaş makinelerinin “bağırsaklarını boşaltmaya” kararlı bir şekilde savaş alanına gittiklerini söylediler. Bir Apache pilotu “Sayıları o kadar fazlaydı ki, neye ateş edeceğim konusunda ikilemde kalıyordum,” dedi.

Üniformalı Hamas militanları tarafından çekilen video, militanların 7 Ekim’de birçok İsrailliyi kalaşnikof tüfeklerle kasıtlı olarak vurduklarını açıkça ortaya koyuyor. Ancak İsrail hükümetine bu doğrulanmış video kanıtlar yetmedi. İsrail, militanların esir aldıkları kişileri sadistçe öldürdükleri, hatta canlı canlı yakmadan önce bazılarına tecavüz ettikleri konusunda ısrar etti. “Tanınmayacak biçimde yanmış cesetlerin” fotoğraflarını yayarken “kafası kesilmiş bebekler” gibi pek de itibar edilmeyen iddiaları öne sürdü.

Tel Aviv’in vahşet gösterisinin ardındaki amaç açık: Hamas’ı “IŞİD’den beter” halde resmederken, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden ve en az 4.400’ü çocuk olmak üzere 10.000’den fazla kişinin ölümüne neden olan bombardımanına destek sağlamak. Gazze’de bir cerrahın yeni silahların neden olduğu “dördüncü derece yanıklar” diye tanımladığı yüzlerce yaralı çocuk tedavi edilirken, Batı medyası 7 Ekim’de “diri diri yakıldığı” iddia edilen İsrail vatandaşlarına odaklanmayı sürdürüyor.

Oysa İsrail ordusu komutanlarının verdiği “dost ateşi” emirlerine dair artan kanıtlar, Batı medyasında sunulan kömürleşmiş cesetlerin, enkaza dönmüş evlerin ve yanmış araç yığınlarının en azından bazılarının aslında İsrail topraklarını top mermileri, top ateşi ve füzeleriyle kaplayan tank mürettebatı ve helikopter pilotlarının eseri olduğunu düşündürüyor.

Gerçekten de 7 Ekim’de İsrail ordusunun Gazze’de sivillere karşı uyguladığı taktiklerin aynısına başvurduğu, ayrım gözetmeksizin ağır silahlar kullanarak kendi vatandaşlarını da öldürdüğü görülüyor.

İsrail, Gazze kuşatmasının merkezlerinden olan üssünü bombaladı

Hamas ve Filistin İslami Cihadı 7 Ekim sabahı “Aksa Tufanı” operasyonunu başlatarak İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik kuşatmasını sürdürdüğü askeri üsleri hızla ele geçirdi. Hamas ve İslami Cihad’ın belirlediği hedeflerin başında İsrail’in hapsettiği Filistinlilerin serbest bırakılması geliyordu, buna 700 kadar çocuk ve halen suçsuz yere tutulan 1264 Filistinli dahildi.

Beş yıl önce yakalanan ve 1027 mahkum karşılığında serbest bırakılan İsrailli asker Gilad Şalit için 2011’de yapılan takas, Aksa Tufanı için açık bir ilham kaynağı oldu. Filistinli militanlar askeri üslere ve kibbutzlara saldırarak mümkün olduğunca çok sayıda İsrailli askeri ve sivili esir almayı, onları canlı olarak Gazze’ye götürmeyi amaçladı.

Saldırı, İsrail’in Gazze Tümeni’ni şaşkına çevirdi. Filistinli savaşçıların kasklarına monte edilmiş GoPro kameralarından kaydedilen video, birçoğu iç çamaşırıyla hazırlıksız yakalanmış İsrail askerlerinin birbiri ardına öldürüldüğünü gösteriyor. 7 Ekim’de en az 340 muvazzaf asker ve istihbarat görevlisi öldürüldü, bu sayı teyit edilen İsrailli kayıplarının yüzde 50’sine yakınını oluşturuyor. Ölenler arasında İsrail’in Nahal Tugayı komutanı Albay Jonathan Steinberg gibi yüksek rütbeli subaylar da vardı (çok sayıda ilk müdahale görevlisi ve silahlı İsrailli sivil de öldürüldü).

Erez Geçidi, İsrail’in Gazze’ye yönelik kuşatmasının merkezi olarak işlev gören devasa bir askeri tesise ve [İşgal Altındaki] Topraklardaki Hükümet Faaliyetlerinin Koordinasyonu’na (COGAT) ev sahipliği yapıyor. Tesis, 7 Ekim’de Filistinli savaşçılar tarafından içeride çok sayıda ordu bürokratı varken ele geçirilince İsrail ordusu paniğe kapıldı.

Haaretz’e göre, Gazze Tümeni Komutanı Tuğgeneral Avi Rosenfeld “bir grup kadın ve erkek askerle birlikte tümenin yeraltındaki savaş odasına yerleşti, umutsuzca saldırı altındaki bölgeyi kurtarmaya ve organize etmeye çalıştı. Çoğu muharip personel olmayan askerlerin bir kısmı dışarıda öldü ya da yaralandı. Tümen, teröristleri püskürtmek için Erez Geçişi üssüne yönelik bir hava saldırısı talep etmek zorunda kaldı.”

COGAT’ı tarafından çatışmadan (ve İsrail hava saldırısından) on gün sonra yayımlanan video Erez Geçişi tesisinin çatısında ciddi hasar olduğunu gösteriyor.

Apache helikopterleri İsrail’de saldırıyor: “Neye ateş edeceğimi şaşırdım”

Saat 10.30’a gelindiğinde, ordunun İsrail haber kuruluşu Mako’ya verdiği bilgiye göre, “ilk işgal dalgasındaki [Filistinli] güçlerin çoğu Gazze’ye dönmek üzere bölgeyi terk etmişti.” Ancak İsrail ordusunun Gazze Tümeni’nin hızla çökmesinin ardından yağmacılar, sıradan tanıklar ve Hamas’ın komutası altında olmayan düşük seviyeli gerillalar serbestçe İsrail’e akın etti.

Mako’nun bildirdiğine göre, bu noktada İsrail’in iki Apache helikopter filosunun havada 8 helikopteri bulunuyordu ve “ölümcül kararların alınmasına yardımcı olacak istihbarat neredeyse yoktu.” Filolar öğlene dek yeterli güce ulaşamadı.

Gazze’den sızan Filistinli militanlar karada kaosa yol açarken, şaşkın İsrailli pilotlar füze ve makineli tüfek salvolarıyla bir saldırı başlattı: Apache pilotları “helikopterin bağırsaklarını” dakikalar içinde boşalttıklarını, mühimmat yükledikten sonra tekrar tekrar havalandıklarını anlatıyorlar. Mako‘nun haberine göre, “bunun bir faydasının olmadığını da anlıyorlar.”

Apache helikopterlerinin Nova elektronik müzik festivalinden ve yakınlardaki kibbutzlardan Gazze’ye dönen araçlara odaklandığı, içinde İsrailli tutsakların olabileceğini bilerek araçlara saldırdığı görülüyor. Ayrıca araçlardan inen ya da Gazze çevresindeki tarlalarda yürüyen silahsız insanlara da ateş açıyorlar.

Mako’ya röportaj veren bir Apache pilotu, Gazze’ye dönen insanlara ve araçlara ateş edip etmeme konusunda yaşadığı ikilemi anlattı. Bu araçların çoğunda İsrailli esirler olabileceğini biliyordu. Ama yine de ateş açmayı tercih etmişti. “Böyle hedefleri seçtim,” diye düşünen pilot, kendime “rehinelere de ateş etme olasılığımın düşük olduğunu söylüyordum,” dedi. Fakat kararından “bütünüyle emin olmadığını” da itiraf etti.

Apache birliğinin komutanı Yarbay E. başka bir haberde Mako’ya “Hızlıca ateş açmak zorunda kaldığımızı biliyorum,” dedi. “Kendi bölgemizdeki insanlara ateş açmak, bunu asla yapabileceğimi düşünmedim.” Aynı birimde yedek pilot olarak görev yapan Yarbay A. da kafa karışıklığı içinde olduğunu anlattı: “Sayıları o kadar fazlaydı ki, kendimi neye ateş edeceğim konusunda ikilemde buluyordum.”

İsrail’de yayın yapan Yedioth Aharanoth gazetesinin Apache filolarıyla ilgili bir haberinde şu ifadeler yer alıyor: “Pilotlar işgal altındaki karakol ve yerleşim yerlerinde kimin terörist, kimin asker ya da sivil olduğunu ayırt etmekte güçlük çektiklerini fark ettiler… Binlerce teröriste karşı ateş açma hızı başta muazzamdı, ancak bir noktadan sonra pilotlar saldırıları yavaşlatmaya ve hedefleri dikkatle seçmeye başladılar.”

Bir hava filosu komutanı da Mako‘ya Hamas militanlarının işgal ettiği İsrailli bir ailenin evine nasıl saldırdıklarını ve top mermileriyle evin etrafına ateş açtıklarını anlattı. “Kuvvetlerimizin henüz bu yerleşim yerine ulaşacak zamanı olmamıştı,” diye hatırlıyor, “daha isabetli olacak füzeler çoktan tükenmişti.”

İsrailli aile sığınağın içindeyken, bir pilot zor bir karar vererek bu evin 30 metre uzağına top atışı yapmaya karar verdi: “Oradalarsa bombaların sesini duysunlar, orada olduklarının bilindiğini anlasınlar ve evi terk etsinler diye ateş ediyordum. Size yemin ediyorum, eve ateş ettiğim aklımın ucundan bile geçmedi.”

İsrailli helikopter pilotları, silahlı militanlar ile deneyimsiz İsrailli askerleri ayırt edemedikleri için Hamas’ın taktiklerini eleştirdiler. Yedioth Aharanoth, “Hamas ordusunun, helikopter pilotlarının ve İHA operatörlerinin işini kasıtlı olarak zorlaştırdığı ortaya çıktı,” iddiasında bulundu. Gazeteye göre, “brifinglerde işgalci güçlerden, pilotların İsrailli olduklarını düşünmelerini sağlamak için yerleşimlerin ve karakolların içine doğru yavaşça yürümeleri ve hiçbir koşulda koşmamaları istendiği anlaşıldı. Bu aldatmaca, Apache pilotları tüm kısıtlamaları atlamaları gerektiğini fark edene kadar işe yaradı. Ancak sabah 09.00 sularında bazıları üstlerinden izin almadan kendi başlarına teröristleri toplarla püskürtmeye başladılar.” Herhangi bir istihbarat olmadan, Filistinliler ile İsraillileri ayırt edemeden, pilotlar İsrail bölgelerine top ve füze yağdırdı.

İsrail ordusu “rehineler dahil herkesi ortadan kaldırdı”

Be’eri gibi kibbutzlardaki çatışmaların ve İsrail’in bu topluluklara yönelik bombardımanının ardından ortaya çıkan fotoğraflar, Gazze’deki İsrail tank ve top saldırılarının ardından ortaya çıkan enkazı andırıyor. Be’eri’nin güvenlik koordinatörü Tuval Escapa’nın Haaretz’e anlattığı gibi, İsrailli ordu komutanları “rehinelerle birlikte teröristleri de ortadan kaldırmak için evlerin bombalanması” emrini vermişti.

Be’eri’ye kaçan Nova müzik festivali katılımcılarından Yasmin Porat, İsrail Radyosu’na yaptığı açıklamada, İsrail özel kuvvetleri olay yerine ulaştığında, “Rehineler de dahil olmak üzere herkesi ortadan kaldırdılar çünkü yoğun bir çapraz ateş vardı,” dedi. “Porat sözlerine şöyle devam etti: “Yoğun çapraz ateşten sonra eve iki tank mermisi atıldı. Burası küçük bir kibbutz evi.”

İsrail’in Güney Müdahale Birlikleri’nin Telegram hesabından yayımlanan bir video, muhtemelen bir tank mermisi gibi güçlü bir patlayıcıyla yıkılan evin enkazı altında bulunan İsraillilerin cesetlerini gösteriyor. Sağcı New York Post gazetesi de benzer bir olayla ilgili olarak Be’eri’deki evinin yıkıntıları altında yanmış halde bulunan bir çocuk cesediyle ilgili bir haber yayımladı.

Elleri ve ayakları bağlanmış halde, yıkılmış evlerin enkazı altında gruplar halinde bulunan kömürleşmiş cesetler de “tank ateşi” konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Be’eri’deki bir çatışmadan sağ kurtulan rehine Yasmin Porat, Hamas militanlarının eşinin ellerini arkadan nasıl bağladığını anlattı. Militanlardan biri kendi güvenliğini sağlamak için onu canlı kalkan olarak kullanarak teslim olduktan sonra, Porat eşinin yerde yattığını ve hâlâ hayatta olduğunu gördü. İsrail güvenlik güçlerinin tank mermileri de dahil olmak üzere içeride kalan militanlara ateş açarken onu ve diğer rehineleri “kesinlikle” öldürdüğünü belirtti.

İsrail güvenlik güçleri ayrıca kaçan İsraillilere de onları Hamas militanı zannederek ateş açtı. Danielle Rachiel adlı bir Aşkelon sakini, Nova müzik festivalinden kaçtıktan sonra Gazze’den gelen militanların saldırısına uğradığında az kalsın öldürüleceğini anlattı: “[Bir kibbutzdaki] döner kavşağa ulaştığımızda İsrail güvenlik güçlerini gördük! Başımızı öne eğdik [çünkü] bizden şüpheleneceklerini biliyorduk, külüstür bir arabanın içindeydik… Teröristlerin geldiği yönden geliyorduk. Askerlerimiz bize ateş etmeye başladı!” Ancak İbranice “Biz İsrailliyiz!” diye bağırdıklarında ateş kesildi ve güvenli bir yere götürüldüler.

Bazı İsrailliler Rachiel kadar şanslı değildi. Adi Ohana, Filistinli bir militan sanıldıktan sonra İsrail polislerince evinin yakınlarında vurularak öldürüldü. Yeğeni “Masum bir adam hiç düşünülmeden öldürüldü” diye yakındı. İsrail medyası, evlerini Filistinli militanlara karşı savunurken bile ordunun İsraillileri vurduğuna dair haberlerle dolup taşıyor.

İsrail’in ortadan kaybolan “Hamas vahşeti” fotoğrafları ölü Hamas savaşçılarını mı gösteriyor?

South Responders’ın Telegram hesabında yayımlanan 7 Ekim sonrasına dair en korkunç videolarından biri, Be’eri’nin girişinde kömürleşmiş cesetlerle dolu bir arabayı gösteriyor. İsrail hükümeti bu kayıpları Hamas şiddetinin İsrailli kurbanları olarak gösterdi. Ancak arabanın erimiş çelik gövdesi, çökmüş tavanı ve içindeki cesetlerin tamamen yanmış olması, doğrudan bir Hellfire füzesiyle vurulduğunu kanıtlıyor. Arabada bulunan erkeklerin, tel örgülerin aşılmasının ardından içeri akın eden ve İsrailli esirlerle Gazze’ye dönmeye çalışan Hamas militanları olmaları da mümkün.

İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan’ın 26 Ekim’de Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, Hamas’ın ölü savaşçılarını gösteren fotoğrafları öne çıkardı. Erdan kürsüde öfkeyle el kol hareketleri yaparak “hayvanlarla savaşıyoruz” diye bağırdı, ardından üzerinde “Hamas’ın vahşetini görmek için okutun” yazan bir QR kodu içeren bir kağıt çıkardı.

O gün öğlen saatlerinde kodu taradığımda, yanmış cesetler ve kararmış vücut parçalarından oluşan yaklaşık 8 adet tüyler ürpertici görüntü buldum. Bir tanesinde çöp konteynerine yığılmış, tamamen kömürleşmiş erkek cesetleri görülüyordu. İsrailli kurtarma ekipleri ve sağlık görevlileri hayatını kaybetmiş İsraillileri bu şekilde bertaraf eder miydi?

7 Ekim’de öldürülen tüm İsrailliler ayrı ayrı ceset torbalarına kondu ve morglara nakledildi. İsrailliler tarafından kaydedilen çok sayıda videoda, güvenlik güçleri tarafından öldürülen Hamas militanlarının cesetlerini kirlettikleri, çırılçıplak soydukları, üzerlerine işedikleri ve vücutlarını parçaladıkları görülüyor. Cesetlerin çöpe atılması, ceset istismarına yönelik fiili politikanın bir parçası gibi görünüyor.

Büyükelçi Erdan’ın Hamas’ın sözde vahşet fotoğraflarını göstermesinden 12 saat sonra ilgili Google Drive dosyasında (artık erişilemiyor) sadece bir kısa video vardı. Gizemli bir şekilde ortadan kaybolan fotoğraflar arasında yanmış cesetlerle dolu çöp bidonunun görüntüsü de bulunuyordu. Acaba Hamas tarafından “yakılarak öldürülen” İsraillileri değil de Hellfire füzesiyle yakılan Hamas savaşçılarını gösterdiği için mi silinmişti?

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını anımsatan yıkım

İsrail’in güneyindeki katliam bölgelerine 7 Ekim’den sonra ulaşan bazı kurtarma ekipleri daha önce hiç böylesini görmediklerini söylediler. Ancak İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bombardımanına tanıklık etmiş olanlar için bombalanmış evlerin ve yanmış arabaların görüntüleri tanıdık olmalıydı.

İsrail’in 2014’te Gazze’ye yönelik 51 gün süren saldırısını haberleştirirken, Gazze’nin merkezinde, yaralı bir Hamas savaşçısını farkında olmadan yakındaki bir hastaneye bıraktıktan sonra İsrail insansız hava aracı tarafından öldürülen Fadel Alawan adlı genç bir taksi şoförüne ait tahrip edilmiş bir araca rastladım. Arabanın içinde, Alawan’ın sandaletinin kalıntıları hâlâ gaz pedalının üzerinde erimiş halde görülebiliyordu.

İsrail’in güneyindeki sakin yerleşim yerleri ve çöl yolları 7 Ekim öğleden sonra kömürleşmiş ve Alawan’ınkine çok benzeyen bombalanmış arabalarla dolmuştu. Hafif silahlı Hamas savaşçıları gerçekten de böylesine kapsamlı bir yıkım gerçekleştirebilir miydi?

23 Ekim’de İsrail hükümeti uluslararası basın mensuplarını kayıtdışı bir propaganda toplantısı için bir araya getirdi. Times of Israel‘e göre, yetkililer basını kapalı bir askeri üssün içinde şiddet, tecavüz ve ölüm sahnelerini içeren videoların yanı sıra “Hamas’ın 7 Ekim saldırısında yaşanan cinayet, işkence ve kafa kesme sahnelerine” ilişkin korkunç iddialarla topa tuttu.

Times of Israel‘e göre, İsrail hükümetinin sunduğu belki de en tedirgin edici belgede muhabirlere “kafası parçalanmış, kısmen yanmış bir kadın cesedini” gösteren video izletildi. Ölü kadının elbisesi beline kadar çekilmiş, külotu çıkarılmıştı.

İsrail’in en popüler özel-haber blog yazarı Daniel Amram, kadının yanmış cesedinin videosunu tweetleyerek “tecavüze uğradığını ve canlı canlı yakıldığını” iddia etti.

Aslına bakılırsa genç kadın güçlü bir patlamayla anında ölmüş gibiydi. Gazzeliler tarafından esir alındığı, taşındığı ve içinde oturduğu araçtan çıkarılmış gibi görünüyordu. Apache helikopterlerinin saldırdığı diğer pek çok araç gibi araç da büyük ölçüde tahrip olmuş, toprak bir araziye yerleştirilmişti. Bacaklarını iki yana açmış kadın, açık saçık giyinmişti.

Birçok kadın katılımcının görece açık kıyafetler giydiği Nova elektronik müzik festivaline katılmış olmasına ve bükülmüş uzuvlarının ölü katılığından sonra arabaya oturtulmuş bir bedenin tipik özelliklerini taşımasına rağmen İsrailli uzmanlar ve yetkililer tecavüze uğradığı iddiasını ortaya attılar. Ancak cinsel saldırı iddialarının asılsız olduğu kanıtlandı. İsrail ordu sözcüsü Mickey Edelstein 23 Ekim’deki basın brifinginde gazetecilere tecavüze dair “kanıtımız var” diye ısrar etti, ancak kanıt sorulduğunda Times of Israel‘e “bunu paylaşamayız” dedi.

Bu genç kadın İsrail ordusunun dost ateşi emirlerinin bir başka kurbanı mıydı? Gerçeği ancak bağımsız bir soruşturma belirleyebilir.

İsrail ordusu Gazze’deki İsrailli esirleri öldürdü, serbest bırakılmalarından şikayetçi

Yaklaşık 200 İsrail vatandaşının rehin tutulduğu Gazze’de, esirleri kimin öldürdüğü konusu yeterince açık. “El Kassam Tugayları” diye bilinen Hamas’ın silahlı kanadı 26 Ekim’de İsrail’in füze saldırılarıyla “yaklaşık 50 esiri” öldürdüğünü duyurdu.

İsrail ordusu esirlerin tutulduğunu bildiği bölgeleri kasıtlı olarak hedef almış olsaydı, eylemleri de İsrail’in Hannibal Protokolü’yle uyumlu olurdu. Bu askeri prosedür, 1986’da İsrail’in üç askerine karşılık 1150 Filistinli mahkumu takas ettiği Cibril Anlaşması’nın ardından oluşturuldu. Yoğun siyasi tepkilerin ardından İsrail ordusu gelecekteki kaçırma olaylarını önlemek için gizli bir saha emri hazırladı. Önerilen operasyon, adını düşman tarafından esir alınmaktansa kendini zehirlemeyi tercih eden Kartacalı generalden alıyordu.

Hannibal Direktifi’nin doğrulanan son uygulaması 1 Ağustos 2014’te Gazze’nin Refah kentinde gerçekleşmiş, Hamas militanları İsrailli Teğmen Hadar Goldin’i esir almış, bunun üzerine ordu bölgeye 2.000’den fazla bomba, füze ve top mermisi yağdırarak askerle birlikte 100’den fazla Filistinli sivili öldürmüştü.

İsrail Gazze’deki esir vatandaşlarını kasıtlı olarak öldürüyor olsun ya da olmasın, onların derhal serbest bırakılmasına karşı tuhaf bir alerjisi olduğunu kanıtladı. 22 Ekim’de Hamas’ın yakıt karşılığında 50 rehineyi serbest bırakma teklifini reddeden İsrail, 85 yaşındaki İsrailli barış aktivisti Yocheved Lifshitz ve 79 yaşındaki arkadaşı Nurit Cooper’ın serbest bırakılması teklifini de reddetti.

İsrail bir gün sonra serbest bırakılmalarını kabul ettiğinde, videoda Lifşitz’in bir Hamas militanıyla el ele tutuştuğu, militan onu Gazze’den çıkarırken ona “şalom” diye seslendiği görülüyordu. O gün düzenlediği basın toplantısında kendisini kaçıranlardan gördüğü insani muameleyi anlattı.

Lifshitz’in serbest bırakılması, İsrail hükümetinin sözcüleri tarafından bir propaganda felaketi olarak değerlendirildi, yetkililer Lifshitz’in kamuoyu önünde konuşmasına izin verilmesinin büyük bir “hata” olduğundan yakındı.

İsrail ordusu da Lifshitz’in ani özgürlüğünden hoşnutsuzdu. Times of Israel‘in haberine göre, “Ordu, Hamas’ın daha fazla rehine bırakmasının siyasi liderliğin kara harekatını ertelemesine, hatta yarıda kesmesine yol açabileceğinden endişe ediyor.”


*Bu yazı, Cüneyt Bender tarafından Max Blumenthal’in The Grayzone’da yayımlanan makalesinden çevrilmiştir.

Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.

Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
Total
0
Share