Anayasanın değiştirilen maddelerinin onaylanması için büyük olasılıkla önümüzdeki aylarda biz işçi ve emekçilerin önüne referandum sandığı konacak. Bizden bu değişiklik için “evet” veya “hayır” dememiz istenecek.
Peki, genelde tüm işçi ve emekçiler, özelde ise biz inşaat işçilerinin sandık başındaki cevabı ne olmalı? Birçok işçi arkadaşımız bu sürecin bugün ve gelecekte biz işçi ve emekçilere neler getireceğinin referandum sandığından çıkacak olan “evet” veya “hayır” la pek de alakalı olmadığı düşüncesinde.
Öyle ya Meclis’in tamamen etkisizleştirilmesinin, Bakanlar Kurulu gibi bir mekanizmanın bile fazla görülmesinin, yargının hem bileşimi hem de işleyişi açısından partili cumhurbaşkanına bağlanmasının biz işçi sınıfı ve emekçilerin gündelik hayatları, ekonomik-sosyal sorunlarıyla nasıl bir ilişkisi olabilir ki?
Evet, referandum sandığından çıkacak olan sonuç biz işçi ve emekçilerin bugününü ve geleceğini pek ilgilendirmiyormuş gibi görünmesine rağmen görünenin tam da karşıtı bir içeriğe sahip.
Anayasada yapılan değişikliğin işçi ve emekçilerin gündelik hayatına nasıl değeceğini ya da ekonomik-sosyal kazanımlarının el çabukluğuyla gaspını nasıl sağlayacağını anlamak için tek başına şimdiye kadarki OHAL uygulamalarına bakmak bile yeterlidir. Sadece OHAL döneminde yasaklanan grevlere, engellenen işçi eylemlerine, KHK’larla işten atılan ve açlığa mahkum edilen, tüm itiraz kanalları da kapatılmış on binlerce emekçinin varlığına, patronlar için oluşturulan Varlık Fonu gibi bir hibe havuzuna, sosyal güvenliğin tasfiyesinde önemli bir adım olan Zorunlu BES’e, kiralık işçiliğe bakmanız bile bu değişikliğe EVET dendiğinde daha nelerle karşılaşılacağının anlaşılması açısından kafidir.
Grev hakkını OHAL’e düzdüğü övgülerle “Bakın grevdir boykottur ıvır zıvırdır var mı?” diye “ıvır-zıvır” olarak tanımlayan bu tek adamın yapacaklarının sınırının da olmadığı aşikâr. Grev hakkının-sendikal örgütlenmenin olmadığı koşullarda işçi sınıfının dayatılan kölelik koşullarına savunmasızca rıza göstermek dışında seçeneği olmayacak.
Soma Katliamı günlerinde “neden hep biz ölüyoruz?” diye soru sorma cesareti gösteren bir emekçiyi tekmeleyen, iş cinayetlerini “fıtrat” olarak kabul ettirmeye çalışan bir zihniyet var karşımızda. Yapılan duble yollarla, havalimanlarıyla, köprülerle övünen, bunun daha fazlasının yapılması için dağı taşı yağmaya açan, keselerini hibelerle doldurduğu inşaat baronları için işçi kanı sunmak da dahil her türlü “peşkeş”i yapacak bir gözü dönmüşlükle hareket eden… Ki sorun bu zihniyetin sadece bir kişide simgeleşmesi de değildir. O bir kişinin “ustaca” yapıp ettiği her şeye, kan emici patronların doymak bilmez bir iştahla duyduğu ortak ihtiyaçtır.
El konan devlet mallarıyla oluşturulan Varlık Fonu’ndaki paranın önemli bir kısmı inşaat baronlarına gidecek! Dağın taşın yağmalanmasını kolaylaştıran düzenlemelerle kentler, doğa bu baronlara peşkeş çekiliyor/bundan sonra bu daha kolay olacak. İşçi sağlığı ve güvenliği için alınması gereken önlemlerin patronlar “hatrına” ertelenip durduğuna değinmiyoruz bile. Sunulan kredi kolaylıklarından, hibelerden, üstlenilen sosyal harcamalardan…
Bu bağlamda, biz İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI tüm işçi ve emekçileri ilgilendiren bu sürece sessiz kalamayız. 15 yıldır tek başına iktidarda olan ve bugüne kadar her istediğini yasalaştırarak yürürlüğe sokan AKP hükümetinin Türkiye’de bulunan 2 milyon inşaat işçisinin sorunlarının çözümüne ilişkin bugüne kadar parmağını bile kıpırdatmadığını biliyoruz.
Bu yüzden İNŞAAT İŞÇİLERİ SENDİKASI olarak referandumda ki tavrımızın “HAYIR” olduğunu tüm kamuoyuna açıklıyoruz.
HAYIR diyoruz, çünkü Torunlar şantiyesinde parçalanarak ölen 10 inşaat işçisi arkadaşımızın katilleri hâlâ serbest.
HAYIR diyoruz, çünkü Türkiye’de her gün 2 inşaat işçisi arkadaşımızı iş cinayetlerine kurban veriyoruz.
HAYIR diyoruz, çünkü köle gibi çalışmamıza rağmen çoğu zaman ücretlerimiz dahi gasp ediliyor.
HAYIR diyoruz, çünkü hiçbir insanın yaşamaması gereken barınma koşullarına mahkûm ediliyoruz.
HAYIR diyoruz, çünkü taşeron çalışma koşullarında köle gibi çalıştırılıyoruz.
HAYIR diyoruz, çünkü şantiyelerde insan sağlığını hiçe sayan yemeklere layık görülüyoruz.
HAYIR diyoruz, çünkü şantiyelerde insan yerine konmuyoruz.
Kaynak: İnşaat İşçileri Sendikası