Okuduğum kitabı ya da izlediğim diziyi unutmam çok zaman almıyor. En sevdiğim diziyi sorsanız bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda HBO yapımı ve birkaç klişe sitcom sayabilirim, fazlası çıkmaz. Succession’ın son sezonunu bu denklemin dışında bırakırsak, Fleabag zihnimin içinde oynayıp duran tek yapım olabilir. İngilizcede bu türden durumlar için “living rent-free in someone’s mind” gibi bir ifade var, bence durumu açıklamak için birebir. Çünkü Fleabag zihnimde gerçekten de “kira ödemeden yaşıyor” veya kafamda epeyce yer işgal ediyor. Bunda dizinin özellikle ikinci sezondan sonra daha popüler olması; TikTok, Instagram, hatta Twitter’da bile önüme sürekli diziden kesitler düşmesi gibi faktörler etkilidir elbette. Belki daha da önemlisi diziyi her izleyişimde aynı etkiyi bırakabilmesidir.
İkinci sezonun ilk bölümünü toplamda kaç defa izlediğimi bilmiyorum mesela. Ama her izleyişimde ilk günkü gerginliği yaşıyorum. Claire’in hapsolduğu evlilik veya üvey annenin gaddarlığı aynı düzeyde kalbimi sıkıştırıyor. Babanın umursamazlığı aynı derecede rahatsız ediyor. Ama diziyi birden fazla kez bitirmiş olmama rağmen senaryonun derinliği her seferinde yeniden büyülüyor ve düşündürüyor. Çoğumuzun yalnızca Fleabag-Rahip “aşkına” odaklanması beni rahatsız ediyor. Çünkü Fleabag bir aşk hikayesiyse, bu hikaye Fleabag ile Rahip arasında geçmiyor.
“Bu bir aşk hikayesi,”diye açıyor Fleabag dizinin ikinci sezonunu, bir aile yemeğinde kız kardeşinin kocasıyla yumruklaştıktan sonra kanayan burnunu temizlerken. Birçokları bu aşk hikayesinin Fleabag ile Rahip arasında geçtiğini söylüyor. Belki de buna inanmak istiyor. Andrew Scott dizinin ikinci sezonuna rahip olarak katılınca ve sezon boyunca Fleabag’le aralarında cinsel ve duygusal bir çekim yaşanınca, kolaya kaçıp tartışmayı rafa kaldırıyoruz. Aşk hikayesinin bu ikili arasında olduğunu düşünmek ilk bakışta makul olabilir. Fleabag’in uğruna kiliseye dahi gittiği, aşkını birden fazla kez ilan ettiği biri Rahip. Rahip de Fleabag’e aşkını ilan ediyor zaten, nihayetinde Tanrı’yı ona tercih etse de. Fleabag’in babasının düğününde yaptığı aşk temalı konuşması da etkileyiciydi. Ama yeterli miydi? Değildi. Fleabag-Rahip ilişkisinin senaryoya eklenmesinin sebebi bize gerçek aşkı, sevgiyi göstermek değildi bana kalırsa. Fleabag’in, ihmalkar babası ile kötü kalpli üvey annesinin nikahını kıyacak olan Rahip’i arzulaması, yasaklarla dizginlenemeyecek bir karakteri olduğunu bir kez daha yüzümüze çarpıyor yalnızca. Çünkü bu her açıdan yasak bir aşk, tam Fleabag’in uğruna hayatını mahvedeceği cinsten. En yakın arkadaşının intiharına sebep olan Fleabag’den bahsediyoruz. Yasakların kadını Fleabag.
Öte yandan Fleabag ile Claire’in ilişkisi gerçekten de saf sevgiden ibaret. Gözümüze sokulmayan cinsten bir sevgi bu ama her zaman oracıkta, önümüzde olan bir şey. Claire’in kardeşine attığı sert bir bakışta veya Fleabag’in gerzekçe bir şakasında saklı. Sezonun başında bahsedilen aşk hikayesi aslında tam da bu. Ne kadar farklı karakterleri olsa da aslında birbirlerinden farksız iki kız kardeşin birbirlerine olan sevgisi. Annelerini kaybeden iki kız kardeş. Bir tarafta en yakın arkadaşını kaybını seksle doldurmaya çalışan Fleabag, diğer tarafta da mutsuz bir evliliğe hapsolmuşluğun çaresizliğini hayatındaki her şeyi kontrol altına almaya çalışarak baskılayan Claire. Çünkü günün sonunda yanında Fleabag’in olacağını biliyor Claire. Düşük yaptıktan veya korkunç bir kuaför faciasından sonra arayacağı ilk kişinin kız kardeşi olduğunu biliyor. Onun sosyalliğini ve güzelliğini, her şeye rağmen ayakta kalışını ve düzensiz hayatını çok kıskanıyor, ona büyük hayranlık duyuyor. Öyle ya da böyle, hep yanında olsun istiyor. Çünkü Fleabag’in sevgisinin gerçek sahibi o. Rahip’in aksine, zaman süzgecinden başarıyla geçmiş, yıpranmamış bir şekilde ayakta duran bir sevgi. Ne olacağı belirsiz değil, çünkü birlikte atlatılmış zorluklar var. Ölüm, hayal kırıklıkları, yas ve depresyon dolu bir süreç; gücünü de bu melankoliden alan bir sevgi. Bir madeni paranın iki yüzü gibiler aslında. Farklı oldukları kadar da aynı. Çektikleri acıyı farklı yollarla örtbas etmeye çalışan, birbirlerinden başka kimseleri olmadığı gerçeğinin farkında olan iki kadın.
Nihayetinde Fleabag haklıydı. Bu bir aşk hikayesiydi. Ama ilk aklımıza gelen türden Fleabag ile Rahip’in aşkı değildi. “I love you… It’ll pass.” (Seni seviyorum… Geçer.) sahnesi üzerine bir de Alabama Shakes’ten “This Feeling” çalması birçoğumuzu yanıltsa da, yasak aşkların değil, her türlü kavgaya ve yaraya rağmen birbirini bırakmayan kardeşlerin hikayesi Fleabag. Dizinin son bölümünde Fleabag, Claire’e aşık olduğu adamın peşinden havaalanına koşmasını söyleyince, aldığı cevap her şeyi açıklıyordu: “Uğruna havaalanına koşacağım tek kişi sensin.”
Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.
Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.