“Daha fazla acı, daha fazla nefret, daha fazla sorunu beraberinde getirir.”
Temmuz 2023’te, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin 2002’den bu yana Batı Şeria’da gerçekleştirdiği en büyük askeri operasyonun ardından parlamentoda konuşma yaptım. Hedefleri, yarım kilometrekareden daha küçük bir alanda yaşayan 14 binden fazla insana ev sahipliği yapan Cenin mülteci kampıydı. Bu kadar yoğun nüfuslu bir alanda “hedefli saldırı” diye bir şey söz konusu olamaz. Aralarında 5 çocuğun da bulunduğu 12 Filistinli öldürüldü, 100’den fazla kişi de yaralandı. Parlamentonun her iki kanadındaki milletvekillerinden bu saldırının yalnızca insani maliyetini değil, zincirleme olarak yaratacağı sefalet ve dehşeti de göz önünde bulundurmalarını rica ettim.
7 Ekim’de İsrail’in güneyinde yüzlerce masum insan Hamas’ın düzenlediği korkunç bir saldırıda vahşice katledildi. Onlarcası da rehin alındı. İsrail’in dört bir yanındaki aileler, bugün ve hayatlarının geri kalanında iğrenç bir katliamda öldürülen sevdiklerinin yasını tutacak. Hissettikleri korku akla hayale sığmaz. Geride bıraktıkları acı ve travma da öyle.
Buna karşılık İsrail hükümeti Gazze’deki tüm mahalleleri yerle bir etti. Gıda, su, elektrik ve gaz tedarikini kesti. Hastaneleri hedef aldı, ambulansları yok etti, kreşlere zarar verdi. Refah Sınır Kapısı’nı bombalayarak tek kaçış yolunu ortadan kaldırdı. Bir açık hava hapishanesinde kapana kısılmış Filistin halkının gidecek, kaçacak veya saklanacak hiçbir yeri yok.
Tüm can kayıplarının, önce Negev’deki gençlerin şimdi de Gazze’nin bombalanmasının dehşeti zihinlerimizde yer etmelidir. İsrailli ve Filistinli sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınıyorum. Dünyanın dört bir yanındaki siyasetçilere de daha fazla insanın öldürülmemesi için ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunuyorum. Siyasi liderlerimiz, gerçek bir siyasi müdahale olmaksızın, bir trajedinin diğerini takip edeceğini ve umutsuzluk döngüsünün sürüp gideceğini artık anlamalıdır. Dehşetin hemen ardından barışın tesis edilmesi ve gerilimin azaltılması için seslerin yükselmesine ihtiyacımız var. Ama akıl almaz bir şekilde, İngiltere’deki her iki büyük siyasi parti de gitgide büyüyen bir insani felakete yeşil ışık yakmayı sürdürüyor.
Hem Dışişleri Bakanı hem de Gölge Dışişleri Bakanı İsrail’in “meşru müdafaa hakkını” desteklediklerini yineledi, ancak bunun uluslararası hukuk sınırları içinde nasıl uygulanması gerektiği bir yana ne anlama geldiğine bile yeterince açıklık getirmediler. Buna karşın 11 Ekim’de İşçi Partisi lideri konuya biraz açıklık getirdi.
LBC’ye verdiği bir mülakatta, İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer’a yarısı çocuk 2 milyon insanın “elektrik ve suyunun kesilmesinin” uygun olup olmadığı soruldu. İsrail’in “bu hakka sahip olduğunu” kabul etti. Sevdiklerini, evlerini ve geleceklerini kaybeden Filistinlilerle empati kurmak nerede kaldı? Uluslararası hukukun evrensel uygulanmasına ne oldu?
Gazze’nin ve Gazze halkının bütünüyle yok edilmesinin başlangıcına tanıklık ediyor olabiliriz. Bu, iki devlet arasındaki bir savaş değildir. İsrail’in devlet dışı bir aktöre verdiği yanıt gibi gösteriliyor ama aslında nerede olurlarsa olsunlar Filistin halkına verilen bir yanıt. Ortaya çıkan, eşitler arasında bir çatışma değil savunmasız sivil nüfusun sistematik olarak aç bırakılması, boyun eğdirilmesi ve yok edilmesidir.
Gazze yeryüzünden silinirse, politikacılarımızın geriye dönüp tereddütsüz desteklerinin gerçekliği üzerine düşünüp düşünmeyeceklerini merak ediyorum. Biraz dürüst olsalardı, meşru müdafaa adına yok edilen masum Filistinlilerin yasını tutarlardı. Karşı çıkmayı reddettikleri savaş suçlarının bedelini başkalarının ödeyeceğini bildikleri için korkaklıklarından utanmalıdırlar.
Kim yaparsa yapsın, sivil yaşamın hedef alınmasını kınamalıyız. Bunun görünüşte tartışmalı olması, barış çağrılarını susturan, çarpıtan ve kınayan bir medya ve siyaset sınıfının ahlaksızlığının kanıtıdır. Hamas’ın İsrail’de sivillere yönelik gerçekleştirdiği çirkin saldırılar son derece üzücüdür.
Bu durum, işlemedikleri suçun bedelini ödeyen Filistinlilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesini haklı gösteremez. Tüm insanlar eşittir. Siyasetçilerimiz için bu temel ahlaki ilkede tutarlı olmak neden bu kadar zor?
İngiltere’deki pek çok insanın Filistin halkıyla dayanışma içinde olduklarını ifade ederken sordukları soru budur. Hamas’ı desteklediklerini söylemiyorlar. Bu ikisini kasıtlı olarak birbirine karıştırmak, demokratik haklarımızı daha da aşındırmaya yönelik iğrenç, alaycı ve tüyler ürpertici bir girişimdir, masum insanların katledilmesinin durdurulması gibi temel bir talebi kasıtlı olarak görmezden gelmektedir.
Dünya kamuoyunun bu felaketi dindirme sorumluluğu vardır. Bu da derhal ateşkes çağrısında bulunmak anlamına gelir. Bu, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması anlamına gelir. Bu, Gazze kuşatmasının sona erdirilmesi anlamına gelir. Bu, trajik şiddet döngüsünün altında yatanları tanımak anlamına gelir, yani Filistin’in süregelen işgalini.
Gazze’nin işgalinin yanı sıra Batı Şeria’da 140’tan fazla resmi yerleşim birimi bulunuyor ve bu durum Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, B’Tselem ve Birleşmiş Milletler tarafından apartheid sistemi olarak nitelendiriliyor. Adil ve kalıcı bir barışa giden tek yol işgalin sona erdirilmesidir. Bu sağlanana kadar, İsrailli ve Filistinli trajik can kayıplarının yasını tutmaya devam edeceğiz.
“Gazze’nin kayıpları var… Ağlayan anneler… Bu duyguya tutunalım, biz aynı soydan gelen iki milletiz, barış yapalım, gerçek bir barış.”
Bunlar, kızı Hamas tarafından zalimce rehin alınan İsrailli bir babanın sözleriydi. Istırabını anlayamıyorum. Yine de akıl almaz bir karanlığın derinliklerinde barış çağrısında bulunacak cesareti buldu. Biz neden yapamayalım?
*Bu yazı, Cüneyt Bender tarafından Jeremy Corbyn’in TribuneMag‘de yayımlanan makalesinden çevrilmiştir.
Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.
Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.