Maraş merkezli depremlerden etkilenen on binlerce insanın temel ihtiyaçları hâlâ karşılanamamışken, alelacele “yeniden inşa” projeleri hayata geçiriliyor, uzmanların uyarıları dikkate alınmıyor, yolsuzluğun getirdiği büyük yıkım plansızlığın neden olduğu yeni felaketlerle büyüyor. TMMOB Şehir Plancıları Odası, başka bir kentsel dönüşüm anlayışının mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Kentsel dönüşüm, askeri alanları, tarım ve mera alanlarını, 2B arazilerini rezerv yapı ilan edip TOKİ eliyle yapılaşmaya açmak, gelir elde etmek amacıyla bu alanları özelleştirip lüks rezidanslar, AVM’ler inşa etmek değildir.
Kentsel dönüşüm, riskli yapılarda yaşamak zorunda olan yoksulları yerinden ederek, kilometrelerce uzakta niteliksiz yapılara zorla gönderip kentsel rant değeri yüksek bu alanlarda korunaklı siteler, “prestijli” konutlar inşa etmek değildir.
Kentsel dönüşüm, sırf müteahhitler kâr etsin diye kat yüksekliklerini ve inşaat emsallerini artırarak yurttaşları girişimcilerin insafına bırakmak, bunu yaparken de yeterli sosyal ve teknik altyapı alanı ayırmadan kentlerimizi daha da yaşanmaz hâle getirmek değildir.
Kentsel dönüşüm, yeterli kira yardımı ve erişebilir geçici barınma alanları sunulmayan, bu sebeple sırf yerinden yurdundan edilmemek için direnen yurttaşları suçlayarak yürütülecek bir süreç de değildir.
Devletin tüm yurttaşlarına güvenli, sağlıklı barınma olanaklarını sunma sorumluluğu çerçevesinde, kamu bütçesinden ayrılacak paylarla kimseyi yerinden etmeden, yoksulları ve mülksüzleri önceleyen bir dönüşüm mümkün.
Rezerv yapı alanlarında kamuya ait erişilebilir konutlar inşa ederek, yurttaşların dönüşüm sürecinde bu alanlarda geçici olarak barınmasına, süreç tamamlanınca da kendi yerlerine, yurtlarına dönmelerine olanak sağlayacak bir model mümkün.
Milyonlarca boş konutu vergilendirme yöntemleriyle konutları dönüşüm sürecine alınan yurttaşların kullanımına açmak, elde edilecek gelirleri afetlere dirençli yaşam alanları inşa etmek için kullanmak mümkün.
Milyonlarca yurttaşın riskli yapılarda ikamet ettiği gerçeğini gözeterek, bu denli büyük bir sorunun çözümünü serbest piyasaya devretmeden, bilimsel yöntemlerle riskli olduğu tespit edilmiş alanlardan başlayarak güvenli yerleşimler yaratmak için taleplerimizi yükseltmek, onurlu yaşama hakkımıza sahip çıkmak mümkün.
Devlet kurumlarını gelir elde etmek için proje yürüten, halka ait olanı satan şirketler haline getiren anlayışı sonlandırıp, devletin insan yaşamını önceleyen bir yapıya evrilmesini sağlamak mümkün.
Adil, özgür, dirençli, sağlıklı ve ekolojik bir kent mümkün.
Kaynak: TMMOB Şehir Plancıları Odası