NASA’nın yayımladığı Satürn’ün 6. büyük uydusu Enceladus’un fotoğrafı, akla İngiliz ressam Joseph Wright of Derby’nin bir çalışmasını getiriyor. Wright of Derby’nin 1766’da tamamladığı, Ay evrelerine işaret eden Güneşin Yerine Bir Lambanın Konulduğu Bir Güneş Sistemi Modeli Üzerine Ders Veren Bir Filozof isimli resim ve NASA’nın yeni yayımladığı fotoğrafın bir araya gelmesinde Amerikalı şair, tarihçi ve sanat eleştirmeni Kelly Grovier dış uzaya ve insan merakına dair bir ilham buluyor.
Ay’ın işi her zaman zor olmuştur. Kendi ışığını üretmekten aciz Ay’ın şanı en iyi ihtimalle görkemli bir yansıma. Onu gölgede bırakan assolist yıldız Güneş’e kıyasla ise oldukça soluk. Başta Samuel Taylor Coleridge and William Butler Yeats olmak üzere birçok şair Ay’ın şiirsel parıltılarından büyülenmişti. Percy Bysshe Shelley gibi bazıları bu yalnız kürenin kara bahtına yandılar: Yoldaşsız geziyor / Arasında yıldızların … kederli bir göz gibi. Ay, felsefecilerin nezdinde de pek mutlu bir yaşam sürmedi. Britanyalı mantık felsefecisi Bertrand Russell gözlemini şöyle aktarmıştı: “Ay’a baktığınızda Dünya’nın bakıcılığını yaptığı bir şey görürsünüz – ölü, soğuk ve yaşamsız bir şey.”
Ancak tüm aylar eşit yaratılmamıştır. NASA Mayıs ayında 2004’ün Temmuz’undan beri Satürn’ün yörüngesinde bulunan Cassini uzay aracından çekilen bir fotoğraf yayımladı. Fotoğraf, önümüze uzaklarda, dünyamızın etrafında dönen “ölü, soğuk ve yaşamsız” Ay’ımızdan oldukça farklı bir ay yüzeyinin görüntüsünü seriyor. Bilim insanları önceden Satürn’ün sayısız uydusundan en büyük altıncısı olan Enceladus’un gayzerlerinde moleküler hidrojen tespit etmişti. Yakın zamanda ise kürenin buzul yüzeyinin altındaki hidrotermal bir okyanusta yaşamın oluşması adına tüm koşulların mevcut olduğu doğrulandı.
NASA’nın paylaştığı nefes kesici fotoğraflardan biri de Enceladus’un şiirsel suretinde ince bir ışık dilimini gösteren bu fotoğraf. Çevresindeki karanlığı vurgulayan hayaletvari bir parantez gibi, bilim insanlarının atmosferimiz dışında yaşamı keşfetmenin kıyısında göründüğü bir ana dair ucu açık bir haykırış. Görüntü hücrelerini aydınlatan ışık biçen bu buzlu tırpan, sanat tarihinin en olağandışı ışıklandırma çalışmalarından birini akla getiriyor. Bu çalışma, 18. yüzyıl’da İngiltere’de yaşamış Joseph Wright of Derby’nin 1776 tarihli resmi: Güneşin Yerine Bir Lambanın Konulduğu Bir Güneş Sistemi Modeli Üzerine Ders Veren Filozof.
İlk bakışta Wright of Derby’nin dramatik çalışması, resme bakanları işleyişi ve karmaşık mühendisliği göz alıcı bir cübbe giymiş bir bilginin gözetiminde olan Güneş Sistemi’nin mekanik bir modelinin ayrıntılı aksamına hayranlıkla bakmaya davet ediyor. Düşüncelere dalmış filozof (zamanın saat ustası John Whitehurst’ün model olarak kullanılmış olması muhtemel) Wright of Derby’nin de ilişkilendirildiği eğitimli bir entelektüel grubuna bağlı olabilir. Bu grup, uykusuz tartışmalarını dolunaylara denk getirdiği için bu şekilde adlandırılan efsanevi Kameri Cemiyeti (Lunar Society).

Yüzlerde Ay, Göklerde İnsan Suretleri
Her ne kadar resim, modelde temsil edilen gök kürelerin pır pır ettikleri bir huşuyu gözler önüne koyuyor gibi görünse de çok geçmeden asıl gösterilenin merak uyandıran makine değil, bu galaktik zamazingonun etrafına toplanmış kişilerin değişik biçimlerde aydınlanmış suretleri olduğu anlaşılıyor. Wright of Derby’nin iki yıl sonra tamamladığı daha iyi bilinen eseri Hava Pompasındaki Bir Kuş Üzerinde Bir Deney’de de olduğu üzere, etki çalışmanın ortasında gizlenmiş bir ışık kaynağıyla sağlanıyor.
Modelde lambasını tam olarak Güneş’in olması gerektiği yere yerleştiren Wright of Derby, hayal ürünü ile gerçek arasındaki mesafeyi ortadan kaldırıyor. Bu sofistike karanlık ve aydınlık oyunu, merkezdeki İsa çocuğun ruhani ihtişamının tadını çıkaran figürleriyle dini Rönesans sahnelerinin bir yankısı olarak düşünülmüş. Bu etkiye her yüzün çeşitli Ay evrelerini temsil etmesine müsaade eden Wright of Derby’nin elleriyle maharetli bir dokunuş iliştirilmiş.
İki çocuk, dolunay yanaklarıyla cihazın kozmik dönüş ışınına merakla bakıyor. Bizim bakış açımızı paylaşan karşılarındaki karanlık figür ise tam tutulma durumunda. Gözlerimiz suretten surete geçerek Şişkin Ay, İlk Dördün, Hilal ve Yeni Ay görünecek şekilde dönerken, sonsuz ışıldama ve solma saatini takip ediyor. Sonuç fırıl fırıl dönen bir kozmik keşif harikası, yorulmak bilmez kinetik bir iş. Enceladus’un fotoğrafıyla yan yana getirildiğinde, Wright of Derby’nin resmi kendi suretimizin bir yansımasını göklerde görme hasretinin ne kadar eski zamanlara gittiğini hatırlatıyor. Bir de dış uzayın ne denli içten ve yaşamla barışık olabileceğini.
Bu yazı, Kelly Grovier’nin BBC Culture için yazdığı makaleden çevrilmiştir.