Adaletten yana mısınız, değil misiniz?

Okuyacağınız metin, modern psikoterapinin önde gelen isimlerinden Dr. Gabor Maté’nin 2021’de İngiliz komedyen, aktör ve sunucu Russell Brand’in YouTube kanalında yaptığı konuşmanın kısaltılmış bir versiyonunun çevirisidir.


Holokost’tan henüz bebekken kurtuldum, zar zor hayatta kaldım. Ailemdekilerin çoğu gibi, büyükannem ve büyükbabam Auschwitz’de öldürüldü. Yahudiliğimden utanarak büyüdüm. Savaştan sonra bile Macaristan’da Yahudi olduğum için zorbalığa maruz kalıyordum. Doktor ve yazar büyükbabam, İsrail’in kurulmasında önemli bir rol oynayan siyonist liderlerden Vladimir Jabonitsky’nin yakın arkadaşıydı.

Ben de siyonist oldum, Yahudi halkının kutsal topraklarda yeniden dirilmesi ve Auschwitz’in dikenli tellerinin yerini güçlü bir orduya sahip Yahudi devletinin sınırlarının alması hayalini özgürleştirici buldum, bu hayale inanmak heyecan vericiydi. İnandım da. Sonra da Yahudi rüyasını gerçeğe dönüştürmek için yerel halkın üzerine kabus gibi çöktüğümüzü öğrendim. Siyonistlerin Filistin’e karşı “topraksız bir halk için halksız bir toprak” diye bir sloganı vardı. Ama ortada halkı olmayan bir toprak yoktu. İnsanlar orada yüzlerce yıldır, hatta daha uzun süredir yaşıyorlardı. Yerel halkı baskılarla kovmadan Yahudi devletini kurmanın yolu yoktu, 1947’de İngilizlerin himayesinde bunu yaptılar. 1948’de, Yahudi tarihçiler Filistinlilerin kovulmasının zalimce, canice ve kasıtlı olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde gösterdiler. Arapçada Nakba denen şey budur, yani felaket ya da facia.

Kanada’da Holokost’u inkar edemeyeceğinize dair bir yasa vardır, bu tür yasalara inanmıyorum ama kuruluşunun temelinde yer almasına rağmen İsrail’de Nakba’dan bahsetmenize izin verilmiyor. Bunların farkına vardığımda “güzel bir rüyayı yarattık ama başkalarına kabusu dayattık,” dedim. İlk intifada sırasında işgal altındaki toprakları (Batı Şeria) ziyaret ettim. Gördüklerim karşısında iki hafta boyunca her gün ağladım; işgalin acımasızlığı, tacizler, cinayetler, Filistinlilerin zeytin ağaçlarının kesilmesi, suya erişim haklarının reddedilmesi, aşağılamalar devam etti. Bu böylece devam etti, şimdi o zamanlar olduğundan çok daha kötü. Tekrar ediyorum, yerel nüfusa baskı yapmadan ya da onları kovmadan Yahudi devletini kuramazdınız. Bu, 20. ve 21. yüzyılın en uzun etnik temizlik operasyonudur ve halen devam ediyor. Ben bir Yahudi olarak yarın Tel Aviv’e gidebilir, geri dönüş hakkı yasası kapsamında vatandaşlık talep edebilirim. Ama Vancouver’daki Kudüs doğumlu Filistinli arkadaşım orayı ziyaret bile edemiyor.

İnsanlar buraya dünyanın en büyük açık hava hapishanesi diyorlar. Hamas, İsrail’in cesaretlendirdiği ve uğraşmak istemediği laik Filistin Kurtuluş Örgütü’ne karşı bir denge unsuru olarak desteklediği İslami bir örgüttür. Bu koşullar altında elbette insanlar aşırılık yanlısı örgütlere yöneleceklerdir; çaresiz, umutsuz ve her türlü imkandan yoksun olduklarında insanlar öyle yaparlar. Filistinlilerin haklarını savunmak için Hamas’ın politikalarını desteklemek zorunda değilsiniz.

Gazze’de uluslararası toplum tarafından izlenen seçimler yapıldı. Bu seçimlerin Arap dünyasında şimdiye kadar yapılan en adil seçimler olduğu ilan edildi ve Hamas kazandı. Hamas seçimleri kazanınca, İsrail ve ABD derhal Hamas’a karşı bir askeri darbe düzenlediler. Cezası da Gazze’yi gıda, tıbbi malzeme, şebeke suyu ve benzeri şeylerden mahrum bırakan abluka oldu. “İsrail çimleri biçiyor,” kullandıkları ifade buydu. “Çimleri biçmek” derken Filistinli sivilleri topluca katletmeyi kastediyorlardı.

Gazze’dekilerin İsrail’e roketler atarak masum sivilleri öldürdüğü doğru. Bunu destekliyor muyum? Hayır, desteklemiyorum. Ancak masum sivillerin ölümü söz konusu olduğunda İsrail 1982’de hiçbir gerekçesi olmayan savaşta misket bombası gibi yasadışı silahlar kullanarak 20 bin Lübnanlı sivili öldürmüştür. Daha sayabilirim. Hamas hakkında söyleyebileceğiniz en kötü şeyi düşünün, bunu binle çarpın, yine de İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulmü, katliamı ve mülksüzleştirmeyi karşılamayacaktır. “İsrail’i eleştiren herkes Yahudi karşıtıdır” demek, doğruyu savunan ama Yahudi olmayan iyi insanları sindirmeye yönelik korkunç bir girişimdir.

Batı basınına bakarsanız, Hong Kong’da göstericiler polise taş attığında bunun kahramanlık olarak değerlendirildiğini görürsünüz. Myanmar’da göstericiler baskıcı orduya sapanlar sallar, Batı basınında kahramanlık olarak gösterilir. Filistinli çocuklar İsrail askerlerine taş attıklarında “terörist” diye adlandırılıyorlar. İsrail, Batı basınında diğer ülkelere kıyasla eleştiriye neredeyse hiç maruz kalmadan çok daha fazlasını yapıyor, hepsi de yanına kâr kalıyor.

Herkes Youtube’a girip İsrailli tarihçi Ilan Pappe’yi, Yahudi profesör Norman Finkelstein’ı dinleyebilir. Gazze konusunda dünya çapında bir uzman olan Finkelstein, İsrail politikalarına karşı yaptığı konuşmalar nedeniyle üniversitede kadroya alınmamıştır. Dahası, yaptıkları canice vahşetlerden pişmanlık duyduklarını söyleyen, İsrail savunma kuvvetlerinden askerleri de dinleyebilirsiniz. İsrailli pilotların kendilerine yaptırılan vahşet nedeniyle neden Gazze üzerinde uçmayı reddettiklerini anlatmalarını dinleyebilirsiniz.

Yani isterseniz tüm gerçeklere ulaşabilirsiniz, bugünlerde birileri bilmiyorsa nedeni bilginin mevcut olmaması değildir, hiçbir şey gerçeği bilmemeyi mazur gösteremez. Ayrıca tüm bunlar Yahudi olmayanları susturmaya yönelik kasıtlı bir girişimdir. Gerçekten de iyi niyetli ama Yahudi olmayanların bu büyük karalama kampanyasına karşı durmalarını, anti-semitizm suçlamasından korkmamalarını diliyorum. Mesele Filistin yanlısı olup olmadığınız değildir. Asıl mesele şudur: Adaletten, özgürlükten ve hakikatten yana mısınız, değil misiniz?


Çeviri: Cüneyt Bender

Size ihtiyacımız var. Buraya kadar geldiyseniz, hatırlatmak boynumuzun borcu. Türkiye gibi geleceği ziyadesiyle belirsiz bir ülkede, elimizden geldiğince nitelikli yayıncılık yapmanın imkanlarını araştırıyoruz. Güvenilirliğini küresel ölçekte yitirmiş medya alanında hâlâ iyi işler çıkarılabileceğini göstermek istiyoruz.

Bağımsız yayıncılığı desteklemeniz bizim için çok değerli. vesaire’nin dağıtımının sürekliliğinin sağlanmasında ve daha geniş kesimlere ulaşmasında okurlarımızın üstlendiği sorumluluk özel bir anlam taşıyor. vesaire’yi tek seferliğine veya düzenli desteklemek için patreon sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Muhabbetimiz daim olsun...

Benzer Yazılar
daha fazla

Siyasi polemikten iptal kültürüne

Son yıllarda, özellikle sosyal medyanın hayatımızın öznesi haline gelişiyle “iptal kültürü”, “kensıllamak” ve “woke” kavramları sıkça kullanılır oldu.…
Henry Kissinger ve Vladimir Putin, 2016. Fotoğraf: Alexandra Mudrats, © ITAR-TASS.
daha fazla

Batı’nın Pravda’ları

1970’lerin başında bir Amerikalı ile bir Sovyet hangi toplumun daha özgür olduğunu tartışmaktadır. Amerikalı, birden “Biz en azından…
Total
0
Share